Perşembe Hadisi
Abdullah İbni Abbas ra- dıyallahu anhümâ şöyle dedi:
Nebî sallallahu aleyhi ve sellem insanlara hitap ederken, ayakta duran bir adam gördü ve onun kim olduğunu sordu. Ashâb:
- O, Ebu İsrail’dir. Güneşte durmayı, oturmamayı, gölgelenmemeyi, konuşmamayı ve sürekli oruç tutmayı adamıştır, dediler. Bunun üzerine Nebî sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Ona söyleyiniz! Konuşsun, gölgelensin, otursun ve orucunu tamamlasın" buyurdular.
(Buhârî, Eymân 31. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Eymân 19)
Açıklamalar
Resûl-i Ekrem Efendimiz, ashabı arasında tanımadığı birini görünce, onun kim olduğunu sorup öğrenirdi. Özellikle, hali, tavrı ve başkalarından farklı olan davranışlarıyla dikkat çekenlerin kim olduğunu, nitelikleriyle öğrenmek isterdi. Hadisimizde, Hz. Peygamberin bu uygulamasının bir örneğini görmekteyiz.
Hadiste anılan Ebû İsrail’in asıl adı Yüsr olup, ensârdandır. Bu sahâbî, hadisimizde zikredilen birtakım adaklarda bulunmuştur. Peygamber Efendimizin onun bu adaklarını doğru ve makbul bulmadığını görüyoruz. Bu durumu bütün sahabenin huzurunda ifade etmesi, yapılan bir yanlışı herkesin öğrenmesi ve başkalarının da aynı hataya düşmemesini sağlama, toplumu eğitme gayesi taşır. Böylece, toplumda hatâ ve yanlışların yayılması ve kabul görmesi önlenmiş olur.
Hz. Peygamber, Ebû İsrâîl’in adaklarından bir tanesini tamamlamasına izin vermiştir. O da oruçtur. Çünkü oruç bir ibadet olup adamak caiz ve bu adağı yerine getirmek de vâciptir. Çünkü nezirden, adaktan maksat, adanan şeyle Allah'a yaklaşmaktır. Güneşte kalmak, gölgelenmemek, oturmamak, konuşmamak gibi şeylerin Allah’a yaklaşmakla bir ilgisi yoktur. Üstelik Allah ve Resûlü’nün Allah’a yakınlık vesilesi kabul etmedikleri bir davranışı, bir işi adamak caiz olmadığı gibi, böyle bir inanışa sahip olanların bâtıl itikat ehlinden sayılacağına hükmolunur. Çünkü günahın adak olmayacağını, Peygamberimiz kesin bir dille ifade buyurmuştur (Müslim, Nezr 8; Ebû
Dâvûd, Eymân 12,19; Tirmizî, Nüzûr 1).
Hadisten Öğrendiklerimiz
- Bir toplulukta tanınmayan biri bulunursa, onun kim olduğunu sorup öğrenmek câizdir, hatta sünnettir.
- Dinin mâkul ve makbul kabul etmediği adaklardan sakınmak gerekir. Allah’a yakınlık gâyesi taşımayan ve ibadet cinsinden olmayan adaklar câiz değildir. Bunların adak olacağına inanmak sapıklıktır.
- Hata ve kusurlar toplumun içinde işlenmişse, onları toplumun huzurunda düzeltmek icab eder. Bu aynı zamanda bir öğretim ve eğitimdir.
- Meşrû olan adakları yerine getirmek gerekir.
- Meşru olmayan fiiller/ameller adak olarak adanmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.