Hadis-3
Hadis-3
Peygamber aleyhisselâm, deccâlin her tarafa kötülük yayacağını belirtmekte, onu görecek olan ümmetine hitâben “Ey Allah’ın kulları! İmanınızı koruyup dire-nin!” buyurmak suretiyle, ümmetinin mâneviyâtını yükseltmekte ve deccâl denen sahtekârı iman gücüyle yenebileceklerini onlara hatırlatmaktadır.
Deccâlin yeryüzünde ne kadar kalacağını merak eden ashâb-ı kirâm, onun kırk gün kalacağını, fakat bir günün bir yıl, bir başka günün bir ay, bir diğer günün bir hafta kadar uzayacağını, daha sonraki günlerin ise normal günlerin uzunluğunda olacağını öğrenince, vaktin söz konusu olmadığı o uzun günlerde namaz ibadetini nasıl îfâ edeceklerini merak etmişler, o zaman namaz vakitlerini normal günlere kıyaslayarak hesap etmeleri gerekeceğini öğrenmişlerdir. Ashâbın böyle anormal bir zamanda nasıl namaz kılacaklarını düşünmeleri, onların bu ibadete verdikleri önemi göstermektedir. Deccâl çıktığı zaman “bir günün bir yıl kadar, bir başka günün bir ay kadar, bir diğer günün bir hafta kadar olmasını” lafzî mânası dışında anlayıp yorumlayan âlimler de vardır. Onlara göre deccâl yapacağı bir nevi hipnotizma ile insanların göz ve kulak gibi duyu organlarını tesiri altına alacak, başlarına gelen o müthiş belânın sıkıntısıyla zaman bir türlü geçmek bilmeyecektir.
Deccâle verilen yetkiler, imanı güçlü olmayan kimseler için onun ne büyük bir tehlike teşkil edece-ğini göstermektedir. Onun emriyle bol yağmurlar yağması, bol bit-kiler yetişmesi, bu sebeple kısa zamanda gelişip semiren sağmal hayvanların bol süt vermesi, bazı kimselerin deccâle inanmaması üzerine ertesi gün sularının çekilip çayır çimenlerinin kuruması, bu sebeple hayvanlarının helâk olması, deccâlin bir viraneye emretmesi üzerine oradaki definelerin tıpkı bir arıbeyinin peşinden giden arılar gibi onun arkasından gitmesi, ken-disine inanmayan bir genci kılıcıyla ikiye böldükten sonra onu tekrar diriltmesi düşündürücüdür.
Bütün bu hârikulâde olaylar, o günlere yetişen mü’minlerin büyük bir imtihandan geçeceğini gös-termektedir. Öldürülüp diriltilen gencin deccâl karşısındaki tavrı ne kadar haşmetli ve mânalıdır. Âdeta deccâle, sen beni bin kere öldürüp diriltsen de ben sadece kâinâtın yegâne Rabbine iman ediyor ve senin bir sahtekâr olduğunu bili-yorum dercesine alaycı bir tavırla gülümsemesi, imanınsarsılmaz gü-cünü ne güzel ortaya koymaktadır. Deccâl kötülüklerini yapmaya devam ederken Allah Teâlâ Mesîh İbni Meryem’i yeryüzüne gönde-recek, o da deccâli yok edecektir. Burada bir hatırlatma yapalım. Bilindiği üzere Hz. Îsâ’ya mesîh dendiği gibi deccâle de mesîh (mesîhü’d-deccâl) denmektedir. Mesîh, silmek anlamına gelen mesh kelimesinden türemiştir. Deccâle mesîh denme-si, kendisinden hayrın silinip alınması veya bir gözünün, hiç yokmuş gibi tamamen silinmesi sebebiyledir. Zira deccâlin yüzünün bir tarafı tamamen dümdüz, dolayısıyla bir gözü kördür.
Diğer hadislerden öğrendiğimize göre, var olan gözü de tıpkı salkım-dan dışarı fırlamış bir üzüm tanesi gibi pörtlektir (Buhârî, Ta’bîr 11, 33). Deccâle çok seyahat etmesi, me-safeleri silip süpürmesi sebebiyle mesîh dendiği de söylenmiştir. Hz. Îsâ’ya mesîh denmesine gelin-ce, onun mübarek elini hastalara sürerek (meshederek) iyileştirmesi sebebiyledir. Allah Teâlâ’nın bir Mesîh’i diğer bir Mesîh ile yok etmesi ne kadar anlamlıdır. “Biz hakkı bâtılın tepesine bindiririz de o, bâtılın işini bitirir” [Enbiyâ sûresi (21), 18] âyet-i kerîmesi, deccâlin de aralarında bulunduğu bütün bâtılla-rın âkıbetini dile getirmektedir. Hz. Îsâ’nın, parıldayan yüzüyle başını yere eğince saçlarından terler damlaması, başını kaldırınca inci gibi nûrânî damlalar dökülme-si onun vücudunun son derece mevzûn, yüzünün güzel olduğunu göstermektedir. Elbisesi hakkında verilen bilgiler de buna eklenin-ce, onun çok güzel bir görünüme sahip olacağı anlaşılmaktadır. Peygamber Efendimiz bir başka hadisinde onun tatlı esmer bir sîmaya sahip orta boylu bir insan olduğunu, pek kıvırcık olmayan pırıl pırıl saçlarının omuzlarını dövdü-ğünü, hamamdan yeni çıkmış gibi hafifçe kırmızı tertemiz yüzünden sular damladığını anlatmıştır. Hz. Îsâ’nın nefesini koklayan kâfirin derhal ölmesi ifadesini bazı âlimler, güçlü nefesinin gözünün gördüğü yere kadar ulaşacağı ve kâfirlerin ona yaklaşmaya fırsat bulamadan öleceği şeklinde anlamışlardır
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.