Han-ı Yağma’nın Geçerliliği
Bu hafta aklıma Tevfik Fikret’in Han-ı Yağma şiiri takıldı. Ayrıca Cem Karaca da bu şiiri tek kelime ile muhteşem bir şekilde bestelemiştir. Satırları okudukça geçerliliğini koruyan sözler görmek mümkün. Hem de ne geçerlilik. Dünyanın dört bir yanında milli marş bile olabilir…
Dünya öyle bir yer halini aldı ki; binilmeyen uçaktan, geçilmeyen köprüden, yatılmayan hastaneden para alınıyor. Daha bu bir şey mi, yollardan para alınıyor bazı coğrafyalarda! Yahu olur mu demeyin oluru yok oldu bile; bir ülkede zenginin bankadaki faizinin zararı devlet yani dolayısıyla millet tarafından karşılanacakmış. Vay be! Hangi ülke diye sormayın, ülkelerden bir ülke işte. Dört bir yanını görmek için can attığımız ama bunu bir türlü yapamadığımız o ülke işte…
O ülkede yaşayan millet öyle bir millet ki; yüzyıllardır elinde ne varsa vermiş. Hep vermiş. Neredeyse hiç almamış. Kılıç sallamış, ok atmış, kurşun atmış, kurşun yemiş… Yememiş yedirmiş, içmemiş içirmiş, hep acılar çekmiş. Yine o ülkenin insanları evlatları toprağa düşünce hep, “Vatan sağ olsun” demiş. Yetmemiş kardeşim yetmemiş. Derdin, çilenin bitmediği, gün yüzü görülemeyen bir coğrafya. Bu anlattıklarımın ardından “Orada yaşayan insanlar her şeyin en iyisine layık” diye düşündünüz değil mi? Öyle ama hayatın gerçekleri acı. Ha pardon, o ülkede herkes böyle değil tabii. Bir gecede zengin olanlar da, “Faiz haramdır” deyip ceplerini dolduranlar da var. Emmin, dayın, paşan varsa o ülkede, adalet sana daha iyi işler. Yoksa sıkıntı.
Şu zamanda en zor şey Müslüman olmak. Vallahi de öyle billahi de öyle tallahi de öyle. İslam inancına göre faiz haram mı kardeşim? Haram. Öylesi böylesi yok, haram. Tartışmaya kapalı mevzu. Peki, herhangi bir ülkede faiz gördü mü koşarak uzaklaşan hangi vatandaşa taahhüt edilen bir şey var mı ekonomik anlamda? Var mı öyle bir ülke? Bildiğim kadarıyla yok. Yukarıda bahsettiğim ülkede hele hiç yok. Öyle bir taahhüdün ‘t’sini bulamazsınız. Yahu kardeşim adamlar, yıllarca esnaflarından vergi almışlar da salgın sürecinde esnafları resmen yardım kolilerine muhtaç etmişler, ne taahhüdü? Valla ne yalan söyleyeyim o ülkede zengin olasım geldi…
“Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!
Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!
Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!”