Terör örgütü ve siyasi kanadı kapatılmalıdır
Hiçbir sistemde terör hoş görülecek bir durum değildir. Ve PKK bir terör örgütüdür. 1980’li yıllardan bu yana yaptığı terör eylemleriyle bunu açık ve net olarak ortaya koymuştur. Aynı şekilde HDP de PKK’nın siyasi kanadı olduğunu ortaya koyacak birçok açıklamayla bu durumu insanların gözüne sokarcasına ortaya koymuştur.
Mesela Selahattin Demirtaş, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da bazı yerleşim yerlerinde "sözde özerklik" ilan edilmesi üzerine, 18 Ağustos'ta partisinin MYK toplantısı öncesinde yaptığı konuşmada, şunları söylüyor: "Demokratik özerklik elbette Türkiye'de tartışılması gereken demokratik bir sistemdir. Bir yönetim modelidir. Nasıl birileri başkanlık sistemini tartıştırmak istiyorsa partimizin de önerdiği model Türkiye'nin her yeri için güçlendirilmiş, yerinden yönetim modelleridir. Bunun dışındaki hiçbir yol ve yönteme partimizin sıcak bakması mümkün değil. Biz, elbette ki halk inisiyatiflerini, halkın kendini yönetme hakkını sonuna kadar savunuyoruz ama dediğim gibi herkes tuzaklara karşı dikkatli olmalıdır."
Mesela, Figen Yüksekdağ, 19 Temmuz'da Suruç'ta katıldığı programda, "Sırtımızı YPJ'ye, YPG'ye ve PYD'ye yaslıyoruz, bunu söylemekten ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz" ifadelerini rahatlıkla kullanmıştı.
Bu tür örnekleri çoğaltmak gayet mümkün.PKK’lı teröristin cenazesine katılıp, onun tabutunu taşıyanlar mı istersiniz; PKK’ya karşı düzenlenen baskınları “Devlet terörü” olarak gösterenler mi istersiniz; PKK’nın terör örgütü olmadığını savunanlar mı istersiniz; PKK’ya erzak götürenler mi istersiniz, teröristleri evinde barındıranlar mı istersiniz yani anlayacağınız PKK terör örgütüyle organik bağ içerisinde olduğunu her fırsatta ifade eden bir yapıyı dünyanın hiçbir ülkesinde, o ülkenin meclisinde maaş vererek barındırmak durumu söz konusu olamaz.
Türkiye’de maalesef bu yapı oldukça farklı bir durumdadır. Her haliyle, her açıklamasıyla, her davranışıyla terör örgütünün siyasi kanadı olduğunu ibra eden parti TBMM’de hem de 3.parti olarak barınmaktadır.
Açılım hikayeleri zamanında, birkaç kez “terörle müzakere olmaz” diye yazmıştım. Sonradan görüldü ki, terör örgütüyle müzakere yapılamaz ve tekrar mücadeleye başlanıldı. Şimdi de şu açıktır ki HDP kapatılmalıdır ve kapatılmadığı her gün geç kalınmaktadır.
Terör nasıl bir parti sorunu değil, bir Millet, bir Devlet sorunu ise ve tüm partiler nasıl PKK’nın terörist olduğu konusunda birleşebiliyorlarsa, HDP sorununda da tüm partiler rahatlıkla bir araya gelebilirler.
Ancak hem HDP’ye “PKK’nın uzantısı” deyip, hem partinin TBMM’den atılması için çalışma yapmıyorsanız; o zaman TBMM’de bulunan parti ile yapılacak işbirliklerini de eleştirmeyeceksiniz. İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerini herkes hatırlasın. Neredeyse tüm partiler HDP’nin İstanbul’daki oylarının peşine düştüler. HDP ile anlaşmaya çalıştılar ve sonunda CHP’liler HDP’yi ikna edince, CHP’lileri de HDP ile işbirlikçi ilan ettiler. HDP, İstanbul seçimlerinde Ekrem İmamoğlu’nu değil Binali Yıldırım’ı da destekleyebilirdi o zaman bu durumda işbirlikçi saldırıları yön değiştirecek miydi?
İşte bu terör durumunu siyasi ranta kurban etmeden, alınacak bir kararlar Türk Milleti’nin kalbi olan TBMM’de, O Milleti sırtından bıçaklamaya uğraşan bir grubun bulunmasına izin vermemek gerekmektedir.
Toplumun isteği, halkın beklentisi, Milletin vicdanı açıkça ortadadır. Bu vicdanı “siyasi ranta” kurban etmemek gerekir.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.