Aslında bugün yazacağım konu Musul Kerkük meselesiydi. Ama şu anda bu konuda olumlu veya olumsuz bir takım düşünceleri paylaşmak için çok erken olur diye düşünüyorum. Bu konuda sadece şunu söyleyebilirim. Keşke ilk başta bu Ortadoğu bataklığına bulaşmamış olsaydık ve dış işlerimizi kendi çıkarlarımız adına düzenleseydik. Ama tabii ki bunun için çok geç. Ve şimdi yapılması gereken Ortadoğu’nun şekillenmesinde söz sahibi olabilmek olsa gerek.
Dediğim gibi aslında bu konu için çok erken... Biz biraz daha iç meselelere ve hatta yerel meselelere bakalım. 
FETÖ ile mücadele konusunda Cumhurbaşkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın ne kadar azimli ve kararlı olduğunu biliyor ve görüyoruz. Ve bu mücadele FETÖ’nün Devlet içerisinde yerleştiği ve doldurduğu yerlerin de boşalmasına sebep oluyor. 
Şimdilerde bu boşalan yerlere çok talipli olduğu konuşuluyor. Ancak bu talip olanlara baktığımızda da görülen yine başka bir tarikat, cemaat veya topluluk oluyor.
Yani FETÖ ile birlikte aslında ortaya çıkan belki de en önemli sonucun, cemaatlerin belirli gelişimleri tamamladıktan sonra iktidar hevesi içerisine girmesinin doğal bir gelişme olduğu değil midir? Yani cemaatler insanların dini zaaflarını da kullanarak insanları kendilerine bağlıyor. Gereken güveni sağladıktan ve gereken büyümeyi yaşadıktan sonra da bu sefer Hükümetten talepleri ortaya çıkmaya başlıyor. Eğer Hükümet bu talepleri karşılarsa, sesini çıkarmadan büyümeye devam ediyor ve eğer Hükümet taleplerini karşılamazsa da Hükümetin aleyhine çalışmaya başlıyor. 
Aslında temelde Hükümet bu tür cemaatlerin taleplerini karşılarsa, daha sonraki aşamada yeni talepler ve Hükümete ortaklık talebi geliyor. Önünde sonunda da Hükümetle ters düşerek Hükümet aleyhine çalışmaya başlıyor. Yani Hükümetler bu tür cemaatlerin isteklerini yerine getirse de getirmese de sonuçta kendi karşısına çıkacak ve kendisini yıpratmak isteyecek bir güç oluşuyor. Ve bu gücün özelliği de dini istismar etmesi, kullanması olarak algılanmalıdır.
Dolayısıyla eğer Hükümet ve hatta Devlet, bu FETÖ’cü teröristlerden boşalan yerleri başka bir cemaatle doldurmaya kalkarsa demek ki bu süreçten ders almamış demektir. 
Çünkü artık bundan sonraki dönemde din istismarcıları, din tüccarları ve de insanları etkileyebilmek için dini kullananları Devlet sıcak karşılamamalıdır. Ve hatta bunlara taviz de vermemeli, boşalan yerleri bunlarla doldurmaya kalkmamalıdır.
Bu sorun tüm Türkiye’nin sorunuysa ve sonuçta birlik ve beraberlik ortamından yararlanabilmek adına Devlet gereğini muhakkak yapmalıdır.