Doğru ve dimdik ayakta olacağız
Çok güzel bir metafor vardır. Daha doğrusu benim çok hoşuma gider. Malumunuz olduğunuz üzere, her insanın vücudunda “verem mikrobu” bulunur. Ama herkes verem hastası değildir. O mikrobun yeşerip büyümesi için imkan sunanlar, bu mikrobu geliştirir ve verem hastası olurlar. İşte önemli olan verem mikrobunun gelişmesi için gerekli ortamları oluşturmamak lazımdır.
Devletler de aslında böyledir. Her zaman Devlet içerisinde zararlı unsurlar bulunur ve Devlet bu zararlı unsurların gelişip büyümesini sağlayan ortamları engellemeye çalışır. Eğer engellerse Devlet içerisinde bir düzen bozukluğu olmaz. Ancak bu ortam yeşerirse o zaman işte Devleti yıpratan ve Devlete zarar veren ortamlar ortaya çıkar.
Devletler için zarar veren ortamlar, yasalarının çiğnenmesi, kanunlarına uyulmaması ve her fırsatın bir “protesto” çıkarı olarak düşünülmesinden kaynaklanır. Vatandaşlar, kendi koydukları veya kendi seçtikleri vekillerinin çıkardıkları kanunlara uymakla birinci derecede yükümlü olmalıdırlar. Çünkü vatandaşlar kanunları kendi lehlerine ve çıkarları doğrultusunda kullanmaya başlarlarsa o zaman “zarar veren ortamları” oluşturmaya da başlarlar. Bu ortamlardan en fazla yararlanacaklar da inanın ki başka hesapları olan diğer ülkelerdir. Yani bu ortamı yaratan vatandaşlar, oluşacak değişimlerden yararlanacak vatandaşlar değildir. Hatta bu ortamın zararlı hale gelmesi için bilerek veya bilmeyerek emek veren vatandaşlar bundan en zararlı çıkanların başında gelir.
Geçtiğimiz gün meydana gelen Küba örneği buraya aslında tam da “cuk” oturan bir örnektir. Küba’da, pandemi nedeniyle turizm gelirleri azalmıştır. Dolayısıyla bir kısım Kübalı eylem yapmışlar ve de bunun üzerine ABD’de Miami Belediye Başkanı asker göndermeyi teklif etmişti. Bunlar üzerine halkın büyük çoğunluğu Devletlerine sahip çıkmış ve karşı gösterilerle en yii cevabı vermiştir. Yani bakar mısınız, güya küçücük bir protesto eyleminin yaratacağı sonuca bakar mısınız?
Bu durum Küba için böyle iken; iki kıtanın köprüsü olan, Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan, dünyanın incisi İstanbul’a sahip olan, suyuyla, ormanıyla, madenleriyle, dört mevsim yaşamasıyla dünyada ender ülkelerden birisi olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti için neler olabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Aynen Küba Halkının bu durumda yaptığı gibi, ülkemiz üzerinde hesapları olan bazı emperyalist devletlerin oyunlarına gelmemek ve de Ulus olarak birlik ve beraberlik içerisinde dimdik durmak görevimiz olmalıdır.
Hani meşhur bir atasözümüz vardır “sen doğru dur, eğri belasını bulur” der. Biz doğru ve dimdik durarak yedi düvele karşı koymuş, dünyada en büyük devlet adamı, askeri deha, Atatürk gibi bir öndere sahip olan bir milletiz. Bunun bilinciyle hareket etmek ve sorumluluklarını taşımak zorundayız.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.