Erhan Dargeçit

Erhan Dargeçit

Çalışmadan para kazanmak sadece dizilerde olur

Çalışmadan para kazanmak sadece dizilerde olur

1980’den önce her şeyimiz yoktu. Ama elimizde olanlarla yetinirdik. 1980 öncesinde ithal peynirimiz yoktu ama tulum peynirimiz, lor peynirimiz vardı. Kajular, kiviler belki yiyemiyorduk ama leblebimiz, fıstığımız mandalinamız, portakalımız vardı. Belki sigaramız Marlboro değildi ama içenler için Samsun, Bitlis, Bafra sigaralarımız vardı. Sonuçta belki çok lüksümüz yoktu ama insanların birbiriyle samimi diyalogları vardı. O zamanlar “söz namustu”.

Böyle feodal bir ortamda ama sevgi ve mutluluk içerisinde yaşarken birden 1980’den sonra Cunta’nın Bakanı Turgut Özal çıktı ortaya. Ve de “artık liberal olacağız” dedi. Ve o andan itibaren ülkede her şeyin en lüksünü son modelini bulmak mümkün hale geldi. Ama bu sefer de o “lüksü” alabilecek para yoktu ortada. Yani insanlar daha sade bir biçimde yaşarlarken birden lüks ve şatafat, insanların amacı haline geldi.

Bu duruma, aynı zamanda pembe dizilerle, Brezilya dizileriyle, halkı uyutarak destek verirken bir taraftan da küçük şarkıcılarla insanlara demagojiyi yerleştirdiler. Komşusu evine renkli TV alıp da kendisi bu TV’ye sahip olamayan vatandaş şarkıcı “Küçük bilmem kim”in “yoksullar” şarkısıyla avunmaya çalışıyordu.

İşte bu 1980’lerden sonra başlayan savurganlık, har vurup harman savurma istekleri; zengin olma, şöhret olma, parayı bulma eylemleriyle birbirini tamamladı. “İşini bilen memur” cinsi gelişirken aynı zamanda “yolunu bulan vatandaşa” da evrildi.

Artık günümüzde ekonomik manada insanlar ikiye ayrılır oldu: Birisi sonradan görme zenginler diğeri de bunlara hayranlık ve gıpta ile bakan fakir kesim.

Roma İmparatorluğundan itibaren(belki daha öncesi de olabilir) Hristiyanlarda oluşan bir ruhban sınıf olgusu maalesef 2000’li yıllardan itibaren ülkemizde de oluşmaya başladı. Bu ruhban sınıf, dini tekeline aldı, tek dindar kendini ve kendisi gibi düşünenleri gördü. Ayrıca Allah’ı -haşa- kendi emri altına aldı. Kendilerinin istedikleri kişileri cennete istemediklerini cehenneme atan bir Allah(haşa) yaratmaya kalktılar. Ve bunu da tabii ki işini bilen memur mantığıyla dönüştürdüler. Yani görevleri olan bir işi bile yapıyorlarsa, bunun karşılığını almaya kalktılar. Tabii bunlardan bazıları, insanları “salak” yerine koyarak yanmaz kefen satacak kadar azıttılar.

İşte bunların hepsi para için, şöhret için ve dünyada daha da refah içerisinde yaşamak için yapılan girişimlerdi.

Düşünsenize evinizde TV izliyorsunuz. TV’de bir dizi: Dizide zengin, genç ve lüks içinde yaşayan bir çocuk patron ve aslında haksızlığa uğrayan güzel, genç ve fakir kız konusu… Hayatın aslında ne kadar kolay zengin olunacağını anlatan diziler silsilesi. Ve bunu da sosyal medyada “iki kıç sallamakla” zengin olunduğunu gösteren örneklerle yan yana koyarak; tamamen gerçek hayattan uzaklaşan, sosyal medyada ve ekranda hayal içerisinde yaşayan insanlar topluluğu oluşturmaya hizmet eden bir ortamla karşı karşıyayız.

Bu ortamın tahayyülünü sizler benden daha fazla genişletebilirsiniz. Dolayısıyla daha fazla detaylandırmaya gerek yok sanırım.

Ve işte gelinen aşamada “kolay yoldan nasıl çok daha fazla para kazanırım” diye ortaya çıkan kocaman bir toplum görebiliyorsunuz. Bu kolay yoldan para kazanmak isteyenler ülkemizde bankerlerle çalıştılar. Ardından ruhban sınıfının bir kolu olan din tüccarı holdinglerle çalıştılar. Ardından çiftlik bankalarla, abuk sabuk titan-lotarya ekipleriyle bir araya geldiler. Artık son dönemde bu işler bitmiştir diye düşünürken bir de ne görelim sosyal medya fenomenlerinin kıçlarına-başlarına sürdükleri dolarlarla yüz yüze geldik. Neyse Devlet bu soyguncuları, düzenbazları hallediyor diye düşünürken daha da şaşırdık, futbolcular ve teknik direktörler, bir bankacı kadın eşliğinde “bankercilik” oynar duruma gelmişler.

Ve bunlardaki ortak yön ne diye sorarsanız; hepsi kolayca zengin olma peşindeler. Ama bu arada kar ederken hiçbiri Devlete vergi verme derdinde falan değil. Ama zarara uğradıkları anda gittikleri yer Devlet.

Hani öğrenci iyi not alınca kendi alır, kötü notu öğretmen verir diye bir tabir vardır ya bunun gibi kar ederken Devleti görmeyen, Devlet’e “kazık atmaktan” çekinmeyenler, kendileri kazığı yiyince doğru Devlet’e gidiyorlar.

Devlet nasıl bu sosyal medya fenomenlerinden hesap soruyorsa, bunlar Devlet’ten kaçırdıkları paraların hesabını nasıl veriyorlarsa aynı şekilde Fatih Terim’den Arda’ya kim bu işe dahil ve bedavadan para kazanıp Devlet’e hesap vermiyorlarsa Devlet bunların da hesabını sormalı.

Ve artık n’olur vatandaşlarımız bedavadan para kazanmayı değil çalışarak, emek vererek, geçimini sağlamayı düstur edinsinler. Hani bir laf vardır ya “bedava peynir fare kapanında olur” diye. Bedavadan para kazanmanın ne Türk olarak ne İslam mensubu olarak ne insan olarak yakışan bir özellik olmadığını artık lütfen öğrenelim.

Dostlukla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erhan Dargeçit Arşivi