Atatürksüz CHP olmaz
Bütçe görüşmeleri bitti. Ve haliyle bütçe Meclis’e geldiği şekliyle onaylandı. İşin doğrusu TBMM’de onaylanmayan bütçe hiç oldu mu bilmiyorum. Zaten onaylanmazsa sanırım Hükümet istifa etmeli ve yeni Hükümet oluşturulmalıdır.
Her neyse bütçe görüşmeleri 15 gün sürdü ve bu görüşmelerde ekonomiden çok HDP türevi Dem Parti milletvekillerinin mağduriyet ve lokal politikalarının propagandasını dinleyerek geçti. İşin doğrusu PKK Terör Örgütüyle o veya bu şekilde bir alakası olan yapılardan köşemde bahsetmek benim için züldür. Hatta daha ilerisini de söyleyeyim, TBMM’de bu partinin sözcülerinin hamasetlerini dinlemek de bir züldür.
Burada tabii ki HDP ve türevleri tüm partilerin kapatılması gerekliliğinin neden şart olduğunu da bu bütçe görüşmelerinde bir kez daha görmüş olduk.
Şimdi şöyle bir bilgilendirme yapayım. Bir siyasi parti ne olursa olsun öncelikle “milliyetçi” olmalıdır. Yani kendi ülkesini sevmeyen bir partinin, o ülkenin yararına bir politika üreteceğine inanıyor musunuz? Dünyanın hemen her yerinde sol partiler de sağ partiler de milliyetçidir. Yani tüm siyasi partiler için bu geçerlidir. “Ben milliyetçiyim ama bu ülkenin içerisindeki bir grup için milliyetçiyim” diye bir politika olmaz. Ülkenin Hakkari’den Edirne’ye, Datça’dan Ardahan’a, Sinop’tan Hatay’a tüm halkı bu ülkenin sevilmeye değer halkıdır. Eğer bu halk ekonomik olarak sıkıntıdaysa, birisi daha az sıkıntıda, diğeri daha fazla sıkıntıda olabilir mi? Eğer ülkede terör varsa, burada şehit olanlar şu şehirli yoktur bu şehirli vardır denilebilir mi?
Yani bu ülkede 85 milyon ezayı da, cefayı da, sefayı da her şeyi beraber yaşıyordur. Ülkemizde ekonomik sıkıntı vardır. Bu sıkıntıyı sanayicimiz de, esnafımız da, iş adamımız da, memurumuz-işçimiz de ev hanımımız da, emeklimizde, öğrencimiz de hepimiz beraber yaşamaktayız.
Yani hamasetle sanki bu ülkede Kürt olanlar her türlü eziyeti yaşıyor, Türkmen olan, Çerkez olan, Laz olan yaşamıyor propagandası anlayışı sadece Emperyalizmin eteğine yapışıp ondan geçinen zavallıların bu emperyalistlere yaranmak için yaptıkları dalkavukluktan başka bir şey değildir.
Ve CHP de bu anlayışa maalesef prim vermektedir. CHP, Kemal Kılıçdaroğlu ile başlattığı “Atatürksüz CHP” politikalarını Özgür Özel’le devam ettirmeye çalışıyor.
Kılıçdaroğlu’nu kimler genel başkan yapmışlarsa artık Kılıçdaroğlu’na ihtiyaçları olmasa gerek ki Ekrem İmamoğlu’na yönü çevirmiş gözüküyorlar. Burada şunu iyi görmek gerekiyor. Özgür Özel bir dönem genel başkanlık yapar. Yani en fazla 3 yıl. Bu sürede Başkan İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına tekrar seçilirse bu üç yıl dolar. Ancak İmamoğlu belediye başkanlığına seçilemezse bu genel başkanlık süresi 3 yıl sürmez. En kısa zamanda olağanüstü kurultay toplanır ve İmamoğlu genel başkanlığa getirilir. Ama bu sürede de Özgür Özel öyle her konuda kendi başına karar alabilir mi, bu da şüphelidir. Zaten kendi başına karar alırsa doğru karar alabilir mi bu daha da şüphelidir.
TBMM’de şehitler için hazırlanan ortak bildiriye imza atmamak Özgür Özel’in kendi fikridir. Burada belediye başkan adaylarını da tehlikeye atmıştır. Yerel seçimlerde bu yanlışı vatandaş sormayacak mıdır? Çünkü zaten Özel, kendi başına bu tür kararları almak zorunda kalırsa çok da doğru kararlar alamayacaktır.
Zaten böyle bir kararı CHP Genel Başkanının alması başta CHP’ye ve Atatürk’e ihanettir desem belki ağır olacak ama uygun değildir diyerek geçiştireyim.
CHP her ne olursa olsun Ak Parti ile ne kadar “düşman” olursa olsun, 12 şehit varken bunu bir kenara bırakıp Devlet’e ihanetin ve terörün karşısında olmak zorundadır. Her şeyi bırakın emperyalist yardakçısı partiyle bir arada olmamak için bile CHP’nin yönü net olarak halkının şehitlerinin yanı olmalıdır.
CHP takındığı tavır ile “Atatürksüz CHP” politikalarına devam edeceğine ve Atatürk ilkelerine dönmeyeceğinin işaretini vermiştir. Dolayısıyla bundan sonraki süreçte CHP’yi bu şekilde değerlendirmek gerekir.
Bakın İyi Parti içerisinde uygulanan proje sadece ve sadece İyi Parti Genel Başkanı Akşener’in “altılı masa” denerek yaratılmaya çalışılan projenin bir emperyalist proje olduğunu anlaması ve hatalarından dönmeye çalışmasının sonucu olduğu ortadadır. Her ne kadar yapılan hatalardan dönmek siyasette zor olsa da görünen odur ki İyi Parti yerel seçimlerden sonra bir genel başkan ve politika değişikliğiyle yoluna devam etmeye çalışacaktır.
İşte siyasi partileri hangi ülkede olursa olsun değerlendirirken önce kendi milli duygu ve menfaatlerine sahip çıkmasıyla değerlendirmek lazımdır. Parti milli duygulardan, milli çıkarlardan uzaklaşıyorsa o partiyi takip etmeye gerek yoktur. Hırsızlık, yolsuzluk gibi konular çözülür ama ihanetle ülke giderse bir daha o ülkeyi bulmak kolay olmaz.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.