Atatürk, emperyalizmle mücadelenin adıdır
Bugün yurdumuzun kurtarıcısı, ülkemizin kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 82. yıldönümünü yaşıyoruz. Bilhassa son yıllarda Atatürk’ün önemi ve “açtığı yolun” ne kadar ileri görüşlü olduğunun çok daha fazla anlaşıldığını görüyoruz.
Emperyalizme karşı, “burjuva” bir tavırla yapılan 1923 Devrimi’nin ne kadar isabetli olduğunu, bilhassa 1950’lerden sonra emperyalizmin karşı devrimiyle, ülkenin sömürgeleştirilmeye çalışılmasına en iyi cevabın yine 1923 Devrimi ile verildiğini şimdilerde bile o kadar net görebiliyoruz ki, hatta çocukluğundan itibaren Atatürk düşmanlığı ile büyütülen şimdinin “büyükleri” bile bu öğretilenlerin sadece gericilik ve yobazlık adına, Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanlarının maşa olarak kullandığı feodal kitlelerce uydurulduğunu idrak etmiş durumdadır.
Burada bir 10 Kasım yazısı yazarken, Atatürk’ün hayatından, yaptıklarından, sözlerinden falan bahsedebiliriz. Ancak bu bilgileri tüm okuyucular en az benim kadar bilmektedir. Bunları tekrar tekrar söylemenin bir manası var mıdır bilmiyorum. Ancak Atatürk’ün yaşantısından, bıraktıklarından, yaptıklarından, söylediklerinden almamız gerekenler çok daha büyük önem arz etmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün istediği şekilde, kapitalist bir ülke olma yolunda ilerlerken aynı zamanda emperyalizme karşı verdiği savaşı da devam ettirmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizmin uşağı PKK ve bağlı terör örgütleriyle savaşını verirken, buradaki muhatabı asıl emperyalizmin temsilcileridir.
Suriye’de IŞİD ve eş terör örgütleriyle savaşırken de asıl muhatap yine emperyalizmin temsilcileridir.
15 Temmuz 2016 tarihinde ülkeye karşı yapılan saldırılarda, tetiği çeken güç, milleti yıllarca dinen sömüren, İslam’dan uzak, dinler arası diyalog diye ucube bir emperyalist fikrin taşeronluğunu yapan Fethullah Terör Örgütü gözükse de Türkiye Cumhuriyeti’nin verdiği savaş ABD’ye ve emperyalizme karşıdır.
İşte Türkiye, Atatürk’ün ölümünden 82 yıl sonra bile emperyalizmle mücadelesini, Atatürk’ten aldığı güç ve ilhamla yapmaktadır. Yapmaya devam edecektir.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cuma hutbelerinde Atatürk’e yer vermemeleri ciddiye alınacak veya emperyalizme karşı savaşımızı etkileyecek bir tavır değildir. Tipik bir “kompleksle”, dini sömürü aracı olarak kullananlara karşı, bu durumu yüzlerine vuranlara yapılan düşmanlık olarak algılamak yeterlidir.
Artık gelinen aşamada Atatürk düşmanlığı, “dinci” kesimde bile “moda” olmaktan çıkmıştır. Çünkü emperyalizmin en iyi kullandığı maşa ve örgütlenmeler aşikar olarak ortaya çıkmıştır ve vatandaş da artık Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Halkı arasındaki ilişkiyi görmeye ve anlamaya başlamıştır.
Büyük Devlet Adamı, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü ölüm yıldönümünde tekrar saygıyla, sevgiyle anmanın gururunu bir kez daha yaşıyoruz.
Atam, açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürümeye devam edeceğiz.
Ne mutlu Türküm diyene…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.