Adalet neden lazım ki
Bugün günlerden Cuma… Her hafta olduğu gibi vatandaşların büyük kısmı Cuma namazına gidecek ve her hafta olduğu gibi yine Nahl suresinin 90.ayetini dinleyecekler. Yani bu ayette diyor ki “Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir.”
Ama maalesef ülkemizde “Müslümanım” diyenlerin büyük çoğunluğu sadece geleneksel bir din anlayışına sahip olduğu için yani ailesi Müslüman olduğu için hasbelkader inanır o nedenle de ayetlerde ne dediğini anlamaz da ilgilenmez de…
Hangi açıdan bakarsanız bakın, adaletin olmadığı yerde toplum gelişmez. İnsanlar kendi toplumlarını sahiplenmez. Bir aidiyet duygusu oluşmaz. Vatandaşlar birbirini sevmez ve birbirlerinden uzaklaşır. Yani adaletsizliğin sebep olacağı olumsuzlukları sayfalarca yazabiliriz. O nedenle tüm dinlerde adaletli olmaktan bahseder. Tüm felsefeler temelini adalete dayandırır. Hele ki demokratik rejimlerin en önemli unsuru adalettir.
Şimdi şöyle bir metafor yapalım; Devletin elektrik işlerindeki vezne memuru, su işlerindeki vezneye gidiyor ve borcunu yatırmak istiyor. Orada gördüğü davranışlar kendisine hem adaletsiz hem de “aşağılayıcı” geliyor. Su işlerindeki vezne memuru, posta işlerindeki vezne memuruna gidiyor. O da orada aynı kötü davranışı görüyor. Posta işlerindeki gişe memuru, bankadaki memura gidiyor; orada aynı davranışa maruz kalıyor. O bankadaki memur elektrik işlerindeki gişeye gidiyor, o da orada aynı kötü davranışlarla karşılaşıyor. Bu döngü bu şekilde dönüp duruyor. Halbuki bu memurların oradaki işi alabilmek için çalmadığı kapı, araya koymadığı siyasi, torpil için gitmediği parti kalmamıştır. Ama oraya bir kapağı atınca tamamen değişen bir insan gözlemleyebiliyoruz.
Böyle bir metaforda adaletten bahsetmenin imkanı olabilir mi? Bu yukarıda bahsettiğim tipteki insanların Devleti sahiplenebilmesini, Devlete yararlı olabilmesini ve de böyle bir Devlette adalet duygusunun gelişebilmesini düşünür müsünüz?
İşte ülkemizde yaşanan en büyük sorun maalesef adaletin gelişmesinin önündeki engellerdir. Şimdi “mail adresim şu, whatsapp hattım da bu. Buralardan bana uğradığınız haksızlıkları ve adaletsizlikleri yazabilir misiniz?” diye söylesem, inanıyorum tümünüz uğradığınız haksızlıklardan en az bir örnek verebilirsiniz.
Bir dostum anlatıyor. Arabasını nizami olarak, yol kenarındaki paralı otoparklardan birine park ediyor ve işine gidiyor. Gelince bir bakıyor, arkasındaki araç çıkarken buna vurmuş ve tamponunu kırmış. Neyse ki oradaki esnaflar bu çıkış yapan aracın plakasını almışlar arkadaşa veriyorlar. Arkadaş konuyu dava ediyor. Ve de davanın sonunda, her şeyi nizami olan arkadaşım davayı kaybediyor. Arkadan vurup, tamponu kırıp kaçanın yanına kar kalıyor.
Size şöyle bir örnek daha vereyim. Mesela bir resmi kurumda işiniz var. Gittiniz, yapılması istediğiniz işinizi söylediniz. Oradaki memur “hayır bu olmaz” dediği anda yapacağınız ne var? Bundan sonraki süreçte bir “torpil” bulmak zorundasınız. Oradaki görevi Devletin memuru olarak, “vatandaşın isteğinin nasıl olabileceği” konusunu düşünmek olanlar, bilakis “olmaması için ne yapabilirimi” düşünüyorlar. Ve işte asıl adaletsizlik de en alttan başlıyor.
Bu durum siyasette de kendisine kifayetsizlik, beceriksizlik, liyakatsizlik olarak yer buluyor. Buna bir de siyasete yaranmaya çalışan “kraldan çok kralcı bürokrat ve memurlar” eklenince hep beraber adaletin köküne dinamiti yerleştiriyorlar.
Ben daha ilgincini de söyleyeyim eğer siyasi rakiplerinizle, siyasi mücadele vermek istiyorsanız bile adalete sonuna kadar ihtiyacınız var. Adaletsiz bir biçimde mücadele edeceğiniz rakibinize iktidarı kaptırırsınız.
Bakın bunun en güzel örneği Ekrem İmamoğlu’dur. İmamoğlu tutuklu değilken, CHP’nin içinde bile desteği yüzde 50’lerin biraz üzerindeydi. Şimdi İmamoğlu CHP’lilerden neredeyse yüzde 90’larda destek görürken, Ak Parti karşıtı, CHP’li olmayan muhalefetten de büyük bir destek almaya başladı. Yani güya siyasi mücadele vereceğim derken siyasi rakip iyice geliştirilip, büyütüldü. Bu kadar yetmemiş olacak ki, bu sefer de sosyal medya hesabına erişim engeli getiriliyor.
Erken seçime bile en az 2 senenin olduğu düşünülürse, CHP’nin kendi içerisinde 2 senede yıpratacağı adayı, siyasi rakipleri diriltti, ayağa kaldırdı ve şimdi de lider yaptı. Ve de bunu güya siyasi mücadele ediyorum adı altında yaptı.
İşte ülkede ne iktidarın, ne muhalefetin ne de vatandaşların “adalet” diye bir kaygısı olmadığı için gelinen aşamada “adalet” adına yapıldığı söylenen her şeyin aslında adaletin ortadan kaldırılması için yapıldığı gerçekleri ortaya çıkıyor. Vatandaş için adalet kelimesi sadece kendi çıkarının aleyhine olan durumu ifade ediyor. Siyaset kurumu için de farklı bir durum yok. Yani siyasi partiler için adalet “benim adaletim söz konusu ise adalettir” mantığına dönüşmüş durumda. Bir de buna adaletin temelini oluşturan kurumlar olan adliyelerin siyasallaşmasını eklerseniz, Arap kabilelerine dönmeden adalete olan inancımıza sahip çıkmak zorunluluğumuz ortadadır.
Dostlukla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.