Emel Şerife Hasçağan

Emel Şerife Hasçağan

Konya’da yaşamak

Konya’da yaşamak

Konya… Kimi için Mevlânâ’nın huzur veren gölgesi, kimi için ise dümdüz ovada yükselen bir sanayi şehri. Peki, gerçekten Konya’da yaşamak ne demek? Konya’yı sadece tarih kitaplarının tozlu sayfalarına ya da ilkokulda öğrendiğimiz “en büyük yüzölçümüne sahip il” klişesine sığdırmak haksızlık olur. Bu şehir, içinde hem kadim bir geçmişi hem de hızla değişen bir geleceği taşıyor. Sabah ezanı ile uyanan bir şehirde, akşam dijital kafelerde gençlerin teknoloji sohbetlerine tanık olabiliyorsunuz. Maneviyatla modernlik iç içe geçmiş durumda. Her geçen gün yükselen yeni binalar, genişleyen yollar, açılan alışveriş merkezleri… Evet, Konya büyüyor. Ama bu büyümenin sessiz bir bedeli de var: kimlik karmaşası. Eskiden herkesin birbirini tanıdığı mahalleler yerini site yaşamına bırakıyor. Gençler artık sokakta değil, ekran başında sosyalleşiyor. Cuma namazında omuz omuza saf tutan insanlar, akşam aynı sokakta birbirine selam vermiyor. Ama hâlâ burada yaşamanın bir dinginliği var. İstanbul’un kaosu, Ankara’nın memur havası, İzmir’in “hadi biraz rahatlayalım” ruhu burada yok. Konya, kendi ritminde akan bir şehir. Ne çok hızlı, ne de durgun. Ne kadar değişirse değişsin, buranın kendine has bir adabı var. Yolda karşılaştığınız biriyle göz göze geldiğinizde, yüzünüzde bir tebessüm olmalı. Çünkü burada nezaket hâlâ değerli. Köklü bir geçmişi olan şehirler, gelecekle buluşurken hep bir denge arar. Konya da o çizgide yürüyor şu an. Ne tam geleneksel, ne tam modern. Ne tamamen içe kapanık, ne de tamamen dışa dönük. İşte bu yüzden Konya’da yaşamak, bir seçim değil; bir denge meselesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Emel Şerife Hasçağan Arşivi