Konya dendiğinde çoğu insanın aklına ilk olarak Mevlana, maneviyat, tarım ya da sanayi gelir. Elbette bunlar şehrin kimliğini oluşturan çok kıymetli unsurlar. Ancak Konya’nın bir başka önemli yüzü daha var ki, ne yazık ki yıllardır gölgede kalıyor: Kültür ve sanat.

Peki soralım: Konya'da kültür ve sanat yeterince destekleniyor mu?

Elbette dönem dönem güzel etkinlikler, konserler, tiyatrolar ve sergiler düzenleniyor. Büyükşehir Belediyesi'nin ve bazı ilçe belediyelerinin bu alandaki katkıları da inkâr edilemez. Ancak mesele yalnızca “etkinlik yapmak” değil. Mesele, sürdürülebilir bir kültür-sanat iklimi yaratabilmek. Genç sanatçılar destekleniyor mu? Özgür ifade alanları açılıyor mu? Kültürel çeşitlilik ve sanatsal özgünlük teşvik ediliyor mu?

Ne yazık ki bu sorulara iç rahatlatıcı yanıtlar vermek güç. Konya’da kültür-sanat faaliyetleri genellikle belirli bir kalıba sıkışmış durumda. Tiyatro oyunları sınırlı, bağımsız sanat girişimlerine alan açılmıyor, çağdaş sanat hâlâ “anlaşılmaz” olarak etiketleniyor. Oysa Konya, tarihî derinliğiyle bu alanda bir merkez hâline gelebilecek potansiyele fazlasıyla sahip.

Bir başka önemli mesele ise gençlerin bu alanlara yönelmesinde yaşanan isteksizlik. Bunun en büyük nedenlerinden biri, kültür-sanatla uğraşmanın “gelecek vaat etmediği” algısı. Ailelerin ve eğitim sisteminin bu algıyı beslemesi, sanata yönelen gençleri çoğu zaman yalnız bırakıyor. Belediyeler, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları bu algıyı kırmak için daha aktif roller üstlenmeli.

Konya, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de kültür ve sanat şehri olabilir. Bunun için önce bu alanlara yatırım yapmayı sadece fiziksel mekânlar inşa etmek olarak değil; insan kaynağını, yaratıcılığı ve çeşitliliği desteklemek olarak görmek gerek.

Kültür ve sanat, bir şehri sadece güzelleştirmez; onu daha adil, daha özgür, daha yaşanabilir kılar. Konya’nın da buna fazlasıyla ihtiyacı var.