Barbaros Ulu

Barbaros Ulu

Neyin kafası?

Neyin kafası?

İlkokul çağındaki çocuğunu okula göndermeyen bir vatandaşla karşılaştım. Niçin göndermediğini sordum. Dini gerekçelerle göndermediğini söyledi. İçimden ben bunu ikna ederim. Benim için çocuk oyuncağı dedim. Şuradan, buradan derken alttan aldım, üstten çıktım, ayet hadis okudum, İslam tarihinden ve peygamberlerin hayatından anekdotlar anlattım. Ama nafile. Bir saatlik zaman diliminde bırakın ikna olmayı. Nuh dedi, peygamber demedi. Benden fazla o konuştu. Bana vaaz verdi anlayacağınız.

Ona göre;

Devlet küfür devletiydi.

Toplum ise şirk toplumu.

Devlette görev alanların zaten yatacak yeri yoktu.

Camilerde ki imamlar birer belamdı. Beraber olduğumuz zaman ben namaza kalktım. Onlar akşam kılarız dedi.

Arkamdaki fotoğrafı gösterdi durmadan. Yanıma gelme sebebi de bana tebliğ yapmak, bu durumdan beni kurtarmak olduğunu, rızkı verenin Allah olduğunu söyledi.

"Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyenler kafirlerin ta kendisidir" ayetini önce orijinalinden okudu. Ardından anlamını verdi.

Kendisinin İmam Hatipte okuduğunu, okul hayatı boyunca yalan yanlış bilgilerle beynini yıkadıklarını, anlatılan dinin gerçek dinle alakasının olmadığını, müzik ruhun gıdasıdır dediklerini, gıda alacağım diye durmadan her yerde müzik dinlediğini, çeyrek hafız olduğunu, gerçek İslam'ı gizlemek için Kur'an'ın mealini okutmadıklarını, birkaç yıl önce İnternette bir hocayı dinlediğini, müziğin boş şey olduğu gerçeğini ondan öğrendiğini, ardından telefonundaki kayıtlı 750 müzik parçasını tek tuşla sildiğini, artık müzik dinlemediğini, kendisine gerçekleri gösteren bu hocayı durmadan dinlediğini vs. ikide bir Arapçasından ayetler okuyarak bana vaaz verdi.

Ona, görüşlerine katılmasam da saygı duyuyorum. Konumuza dönelim. 45 yaşına gelinceye kadar cahiliye dönemi yaşadığını, tarikat ve cemaatlere karşı olduğun halde bu hocayı dinleyerek kendince doğru yolu bulduğunu söylüyorsun. Okur yazar olmasaydın, devletin bu okullarında okumasaydın, bu araştırmayı yapabilecek miydin dedim. Rabbimin sayesinde dedi. Çocuğun da okusun. Şeytan kitap yazdı ise onun kötü biri olduğunu öğrenmek için onun da kitabını okusun. Çocuğunu okula göndermezsen, senin araştırdığın gibi çocuğun birçok şeyi araştıramaz. Sürekli göndermesen de bazı günlerde gönder okula dedim. Çocuğum cahil kalmıyor ki... Buraya gelmeden çocuğuma iki saat ders verip geldim. Her gün ders vererek onu yetiştiriyorum dedi. Sadece çocuğumu değil, şu ana kadar beş kişiyi hidayete erdirdim. Durmak yok. Daha çok kişiyi yola getireceğim dedi.

Çocuğunuz zorunlu eğitim yaşında. Okula göndermemekle suç işliyorsun. Göndermediğin her gün için idari para cezası var dedim. Ceza gelirse gelsin. Hiç umurumda değil. Zaten ödemem. İstersen kapıma polis gelsin, istersen içeriye atsınlar. Kararım kat'idir. Bir gün bile göndermem. Korkum yok dedi. Param olmadığı için çocuğumu okula göndermediğimi sanıyorsan, eskisinden çok param var. Kooperatifim vardı sattım. Devletle ne işim varsa bıraktım. Yeğenlerimin üniversite okumasını engellemeye çalıştım. Akrabalarım bana tavır aldı ama pes etmek yok dedi.

Devlette görev alanlara söylediklerinden dolayı Yusuf peygamberin Mısır'da hazine işlerinin yükümlülüğünü aldığını, bu konuda ne demek istediğini sordum. Belamlar bunun arkasına sığınıyor. Aslı astarı yok bunun. Yusuf süresini oku. Bir defa Yusuf bu görevi almadan önce Mısır kralı Yusuf'un dinine girdi. Ondan sonra Yusuf bu görevi üstlendi dedi. Yusuf süresini biliyorum. Kralın hidayete ermesi durumu söz konusu değil. Hangi ayette yazıyor dedim. Yusuf süresinde yazıyor dedi.

Hasılı, eli yüzü düzgün, ağzı laf yapan, dini bilgisi olan, kendi elinin emeğiyle geçinen, herkese inandığı dini anlattığını söyleyen ve kendince tebliğ görevi yaptığını ifade eden bu arkadaşı bir saat dil dökmeme rağmen ikna edemedim. Sayısının az olmadığını sandığım bu tür arkadaşlar neyin kafasını yaşıyor, bilemiyorum. Öyle zannediyorum, bu kişiler, 80'li yılların "Bu devlet darülharptır. Bu ülkede cuma kılınmaz. Devlette görev alınmaz..." dönemini biraz geriden yaşıyorlar. Çocuklarını da bu gerekçelerle okullara göndermiyorlar. 80'li yıllarda çok gündemde olan "Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse kafirlerin/zalimlerin/fasıkların ta kendisidir" ayetlerini ağızlarından düşürmüyorlar. Yine tağut, belam, şirk gibi kavramları da aşağı yukarı her cümlelerinde kullanıyorlar.

Bu tür düşüncede olanları ayıplamıyorum. Bunların üzerine gidilsin de demiyorum. Samimiyetlerini de sorgulamıyorum. Ki bu düşüncelerinde samimi olduklarına inanıyorum. Bu düşüncedeki insanların sayısı içimizde az değil. Bizimle birlikte yaşıyorlar. Çoğu da çocuğunu okula göndermiyor. Bunlar nasıl ikna edilir bilmiyorum. Etkili ve yetkililerin, bunları ikna edecek bir orta yol bulmasında fayda olduğunu düşünüyorum. Gördüğünüz gibi ben başarılı olamadım. Ama bunlara yaklaşacak mutlaka bir yol vardır. Yeter ki devlet bunu dert edinsin.

Görmezden gelinerek bir şey yok olmuyor. Burada devlete ve devlet adına ülkeyi yönetenlere görev düşüyor. Demek ki bu kafadaki insanlar devlete güvenmiyor, verdiği eğitimi din karşıtı görüyor. Pekala bunlara güven vererek bir adım atılabilir. Unutmayalım ki ikna edemediğimiz doğru, doğru değildir. Devlet el atmaz, bu kafayı görmezden gelir, yok kabul ederse, tabiat boşluk kabul etmez. Bu tip insanları bazı yerlerdeki toplantılarda ve YouTube kanalları aracılığıyla bazı hocalar eğitiyor. Belki bu hocalardan işe başlanabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Barbaros Ulu Arşivi

Veda

28 Aralık 2022 Çarşamba 00:02