Gülşen Vakası
Sosyal medyaya "İmam Hatipli olmaktan gurur duyuyorum" paylaşımlarını görünce var bir şeyler, birileri yine İHL'lere saldırdı dedim. Çünkü ne zaman bu okullara bir saldırı olsa bu okullarda okuyanların gururu kalkar. Bu arada gurur, gururlanma, gurur duymak ne anlama gelirmiş, TDK'den bir hatırlayalım. Gurur: Kendini beğenme, büyüklenme, kibir; övünme, kurum, çalım; onur, şeref. Gururlanmak: Övünmek, büyüklenmek, kurumlanmak. Gördüğünüz gibi anlamı itibariyle gurur pek olumlu anlamda değil. Zannedersem, mağrur da bu kökten geliyor. Bereket üçüncü anlamında onur ve şeref gibi olumlu anlama da geliyormuş. Değilse okudukları okul itibariyle İHL'lilere kibir ve büyüklenme anlamına gelen gurur yakışmazdı. Yine de çoğu anlamı kibir içeren bu kelime yerine başka kelime bulmak lazım. Çünkü burası Türkiye olduğuna göre dün başkaları, şimdilerde Gülşen, yarın diğer birileri bu camiayı tan eden etmeye devam edecektir.
Gelelim Gülşen'e. Gülşen benim cehaletimi ortaya koydu. Sayesinde böyle bir sanatçının olduğunu öğrenmiş oldum. Bu vesileyle sanata ve sanatçıya ne kadar yabancı olduğum da ortaya çıkmış oldu. Bu demektir ki hayat damarlarımdan biri kopuk yaşamışım bu zamana kadar. Öğrenmenin yaşı yok dedikleri bu olsa gerek. Nev zuhur bir sanatçı olmalı diye düşündüm. Değilmiş. 46 yaşında olduğuna göre epeydir bu işi deruhte ediyor. Sanatını nasıl icra ediyor diye klibinin birini rastgele açtım. Giyim kuşamından, jest ve mimiklerinden, yatıp kalkmasından nasıl bir sese sahip olduğunu tespit edemedim. Bu kadar eziyet yeter deyip tam dinlemeden şarkıyı sonlandırdım. Bu arada üzerindeki kıyafetini de beğenmedim ama kendi bilir. Çünkü herkes kendisine yakışanı giyer.
Gelelim tepki çeken söze. Şarkısını dinlemeden Gülşen'in tepki çeken yargısını okumuştum: "İmam hatipte okumuş daha önce kendisi. Sapıklığı buradan geliyor". Hoppala... Olamazdı böyle bir şey. Kızımız nasıl böyle bir yargıya varmış? Kendisini böyle bir yargıya iten saikler nelerdir? Kaç İHL'li kendisine veya çevresine tacizde bulunmuş? Hakkında çıkan ne kadar haber varsa her birini okudum. İlave ve eksik bir bilgiye rastlamadım. Olmayacak, videosuna bakayım. Orada bir ayrıntı vardır dedim. Karşıma çıkan her bir video 15 saniyeden ibaret. Bari, 30 Nisanda verdiği konserin videosunu bulayım. Tümden dinleyip yazının ya da konuşmanın önü ve arkası diyebileceğimiz siyak ve sibakını tespit edeyim. Böyle kanaate nasıl varmış, öğreneyim dedim. Nafile. Konuşması da okuduğum yazıdan ibaret. Böyle bir konuşmaya seyirci nasıl bir tepki vermiş dedim. Bereket bu soruma cevap bulabildim. Seyirci bu cümleden o kadar haz almış olmalı ki gülmüş ve alkışlamış. İşin vahim ve üzücü yanı da bu. Çünkü Gülşen basit Aristo mantığından ibaret bu toptancı yargısında yalnız değil.
Gelen tepkiler üzerine halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiği gerekçesiyle Gülşen tutuklandı. Yargılamanın akıbetinin ne şekilde cereyan edeceğini bekleyip göreceğiz.
Yazımın bundan sonraki kısmında kendimce bir değerlendirmede bulunacağım.
Sanatından ziyade vücudunu teşhir eden bu sanatçı, boyundan büyük laf ve hakaret ederek bir camiaya iftira etmiştir ve bir tepkiyi hak etmiştir. Zira bu toptancı anlayış onun düşünce düzeyini, bilinçaltında gizlediklerini ve seviyesini gösterir. Buna ancak kem söz sahibine ait denir.
Bir camiayı karalaması tutuklu yargılanmasını gerektirir mi? Her halkı kin ve nefret çağrıştıran kişiler tutuklanıyorsa, ilgili kişinin tutuklanması da yerinde. Değilse, bu tutuklama bu sanatçıyı daha da meşhur eder. Belki de istediği bu idi.
Halkı kin ve düşmanlığa sevk ettiğinden dolayı Gülşen'i tutukladık. Söylediği sözden dolayı gülüşleriyle ve alkışlarıyla Gülşen'e destek verenleri nereye koyacağız? Bunları da alıp kodese koymak gerekmez miydi?
Bir camiaya iftira ve hakaret eden Gülşen'i yargılamak için videonun önü ve arkasını dinlemek gerekmez mi? Çünkü bu konuşma 15 saniyeden ibaret olamaz. Gülşen bunu kime, hangi pozisyonda söyledi? Burası muamma. Kısa konuşmadan anladığım kadarıyla Gülşen bunu tanıdık bir muhatabına söylüyor. Söylerken bilinçaltında biriktirdiklerini boşaltıyor. Eline mikrofonu alan nice komedyen, seyircisini coşturmak için bu şekil belden aşağı espriler yapar. O kadar hakarete rağmen seyirciden bol alkış alır. Seyirciyi güldüreceğim uğraşı içerisinde hiçbirinin dilinin kemiği olmaz. Sahnede her şeyi söylemeyi mübah görürler. Gülşen'in durumu da böyle bir şey olamaz mı?
Gülşen bu konuşmayı 30 Nisanda yani bundan 4 ay önce yapmış. Başta sosyal medya olmak üzere sanatçıya büyük tepki gösterildi. Bu tepkiler niçin 30 Nisanda değil de 4 ay sonra veriliyor? Sonra videonun niçin hepsi verilmiyor da 15 saniyesi servis ediliyor? Bu şekil servis bana çok tanıdık geldi. Demek ki birileri 4 ay önce dinlediği bu konuşmayı ileride kullanmak üzere arşivine kaldırmış. Gün bugün denerek servis edilmiş. Biz de neden şimdi demeden vay efendim, böyle şeyi nasıl söyler deyip atlıyoruz. Sakın birileri gündem saptırmak, gündemden bir şeyler kaçırmak için böyle bildik bir yönteme başvurmasın.
Sebep her ne ise dikkatli ve soğukkanlı olmakta fayda var. Daha fazla kutuplaşmaya meydan vermemek lazım. Unutmayalım ki her bir meslek sahibinden ve okul türünden sapık çıkabilir. İşi klasik mantıkla genellemeden, faili suçun bireyselliği çerçevesinde değerlendirmeliyiz. Değilse birbirimize çamur atar dururuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.