Angela Merkel
Fizik eğitimi görmüş, Kuantum kimyası üzerine doktora yapmış 1954 Hamburg doğumlu Angela Merkel, 35 yaşına gelince siyasete atılmış. Siyasi kariyerinde Doğu Alman hükümet sözcülüğü yaptıktan sonra Hristiyan Demokrat Partisine katılmış, Helmut Kohl hükümetinde Kadın ve Gençlik bakanlığı yapmış olan Merkel, 2000 yılında partisinin ilk kadın genel başkanı, 2005 yılında da 51 yaşında iken Almanya’nın hem en genç hem de ilk kadın başbakanı seçilir. Dünyanın en büyük dördüncü ekonomisine sahip Almanya’ya 16 yıl liderlik yapan Merkel hem ülkesinde hem de Avrupa Birliğinde sözü geçen ve ağırlığı olan biri olarak dikkat çekti. Adı hep soğukkanlı ve istikrar ile anıldı. Hem partisinde hem de ülkesinde zirvede iken 2018 yılında aldığı bir kararla genel başkanlığa ve başbakanlığa yeniden aday olmayacağını duyurdu ve sözünde durdu. Ülkesinde 26 Eylülde yapılan seçimlerde aday olmadı.
Hükümet kurulur kurulmaz koltuğu devredecek olan Merkel, şimdilerde veda turları yapıyor. Anlayacağımız, Merkel zirvede iken siyaseti bırakıyor, koltuğu kendiliğinden terk ederek bulunmaz Hint kumaşı olmadığını göstermiş oluyor.
Gördüğüm kadarıyla Merkel, birçok siyasiye göre daha fazla başbakanlık yapmış ve yapılan seçimlerde aday olsaydı, tekrar başbakan olabilecek iken zirvede ve 67 yaşında iken koltuğu elinin tersiyle iterek kenara çekilmeyi bildi. Buna tadında, kıvamında ve kimseyi bezdirmeden görevi devretti denebilir. Öyle zannediyorum, adı unutulmayan ender kişiler arasında yer alacak.
Yazımda, Merkel’in hayatına ve siyasi geçmişine kısaca değindim. İstedim ki Merkel’in başarılarla dolu siyasi hayatı ve zirvede iken siyaseti bırakması, bizim siyasilerimize de örnek olsun. Bunu kaç kişiyapa- bilir, özellikle ülkemiz siyasetinde bunun karşılığı yok. Çünkü bizde ister iktidar ister muhalefet olsun, ister başarılı bir siyasetçi ister başarısız bir siyasetçi olsun, siyaset bırakılmaz. Siyaset onu bırakır. Bu da mezara kadar devam eder ve siyasilerimizin cenazesi Meclis önünde yapılan törenle kaldırılır. Bizde partiler genellikle siyasi liderlerle doğar ve onunla ölür. Siyasilerimiz hasta bile olsa, partisinin oyu düşse, yürürken zorlansa, kimse çekil git demez. Dense de buna kulak verilmez. Ölümüne o koltukta oturmaya devam edilir. Zorunlu yapılması gereken kongre ve kurultaylarda karşısına kimse aday çıkamaz. Çıksa da delegeler mevcut liderden yana tavır alır ve liderlik kimseye kaptırılmaz. Çünkü liderlik ve parti, parti kurucusunun tapulu malı gibidir. Türkiye’nin siyasi geçmişine bakıldığında merdiven çıkamadığı için seçim arabalarına asansör yapılan siyasilerimiz bile var. Bugün hastalığından dolayı Meclis çalışmalarına katılamadığı için evinde yatan ama hala vekilliği devam eden siyasimiz var.
Yazımı nihayete erdirirken tekrar ediyorum. Merkel’in;
-başarılı geçmişi,
-zirvede iken makam ve koltuktan vazgeçebilmesi,
-soğukkanlılığı,
-Az, öz, yerinde, zamanında ve kıvamında konuşması,
-istikrar abidesi oluşu vs. ülkemiz siyasetçilerine özellikle zirvede olanlara örnek olsun. Siyasetçilerimiz unutmasınlar ki Türk siyasetinde ölümsüz olmanın yolu, ölünceye kadar siyaset yapmak değildir. Ölümsüz olmanın yolu, her işte olduğu gibi siyaseti de tadında bırakmaktır. Hele zirvede iken benden bu kadar deyip köşesine çekilmek, kubbede hoş bir seda bırakmaktır.
Bunu ülkemizde görür müyüz? Ümitsiz değilim ama bu ülkede zor. Çünkü siyasiler için siyaseti bırakmak ölmekten beterdir. Ha siyaseti bırakmışlar ha ölmüşler...
Ne diyelim, darısı bizim ülkemizin başına...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.