'Zorla alıkonuldum' diyen Huduti'yi kamera kayıtları yalanladı

FETÖ'nün darbe girişiminde dönemin 2. Ordu Komutanı Orgeneral Huduti'nin zorla alıkonulduğunu söylemesine rağmen, kamera kayıtları herhangi bir zor kullanmanın olmadığını ortaya koydu.

'Zorla alıkonuldum' diyen Huduti'yi kamera kayıtları yalanladı
Yayınlanma:

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'a makam odasında bazı silahlı subay ve generaller tarafından zorla alıkonulduğunu söyleyen dönemin 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti'nin odasına darbeci askerlerin giriş ve çıkışı sırasında herhangi bir zor kullanmanın olmadığını ve askeri nizamlara uyulduğunu o geceki kamera kayıtları ortaya koydu.

FETÖ'nün darbe girişiminin ardından gözaltına alınan muvazzaf askerler arasındaki en yüksek rütbeli isim olan Adem Huduti de tanık ve aleyhindeki beyanları kabul etmeyen sanıklar arasında yer aldı.

AA muhabirinin, 2. Ordu Komutanlığındaki darbe girişimi davasıyla ilgili iddianameden ve gerekçeli karardan yaptığı derlemeye göre, darbe karşıtı bildiriyi geç yayınladığı, darbe girişiminde aktif rol oynayanların etkisiz hale getirilmesi için zamanında etkin karar vermeyerek karargahtaki darbe teşebbüsü eylemindeki sürecin uzamasına neden olduğu iddia edilen Adem Huduti, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesince "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçuna yardımdan 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Mahkemenin gerekçeli kararına göre, Adem Huduti, Yurtta Sulh Konseyi tarafından yayınlanan "Sıkıyönetim Mesaj Emri"nde "2.Ordu Komutanlığı görevine devam" şeklinde tekrar görevlendirildi. Dosyadaki bir kısım şüpheliler tarafından kendisine konutunda bu mesaj formunun gösterilmesinin ardından ordu karargahına gelen Huduti, bu süreçte birçok telefon görüşmesi yaptığı halde darbe karşıtı mesajı zamanında yayınlamadı.

Darbeci diğer şüphelilerin gece boyunca Huduti'nin makam odasına giriş ve çıkışı sırasında herhangi bir zor kullanma olmadı ve askeri nizamlara uyuldu.

"Başımıza geçirseniz mutlu oluruz"

Darbe girişimi günü saat 23.30 sıralarında karargahtaki makam odasına geçen ve bir müddet sonra darbeye teşebbüs eylemi içinde oldukları anlaşılan tuğgeneraller Mustafa Serdar Sevgili ve Zeki Karataş, sanığın odasına girip çıktı.

Ardından yine darbe teşebbüsü eylemi içinde aktif olarak bulunduğu anlaşılan albay Bahadır Erdemli de Huduti'nin makam odasına girerek, "Başımıza geçirseniz mutlu oluruz" dedi. Huduti ise "Oğlum ben ordu komutanıyım, zaten başınızdayım, siz kimden emir alıyorsunuz?" diyerek bu teklifi reddetti. Bahadır Erdemli ise "bu işin dönüşü olmadığını" söyledi.

Huduti, kendi beyanına göre, darbeye kalkışan diğer kişileri ikna yöntemiyle bu işten vazgeçirmeye çalıştı ancak kendisinde mevcut bulunan mesaj emrinde darbecilerinin isimleri bulunmasına rağmen dönemin Malatya Cumhuriyet Başsavcısı Ergül Yılmaz'ı cep telefonundan arayarak "Başsavcım, Vali Bey heyecanlı davranıyor. Kendisine söyleyin, ben darbeci askerleri iknaya çalışıyorum, jandarma ve emniyet kuvvetlerini geri çeksin" ve "Başsavcım, bir listeden bahsediliyor, bu liste sizde var mı, eğer varsa kimler var? Söylerseniz biz de dostu, düşmanı biliriz, ona göre tedbir alırız" diyerek bu isimleri öğrenmek istedi.

Komutanı olduğu 2. Orduya bağlı Çakırsöğüt Jandarma Tugay Komutanlığında emre aykırı olarak darbe gecesi dışarı çıkan birliklere ilişkin dönemin Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı İsmail Metin Temel'e önleyici bir emri bulunmayan Huduti, darbe gecesi 2. Ordu karargahında darbeye kalkışan diğer kişilerin eylemlerini önlemeye yönelik de herhangi bir faaliyette bulunmadı.

Odasına uzun namlulu silahla girilmemiş

Alınan ifade ve kamera kayıtlarının incelendiği aktarılan 165 sayfalık iddianamede ise Huduti'nin makam odasına girişi ve çıkışı esnasında kendisine karşı herhangi bir zor kullanma olmadığı belirtildi.

İddianamede, darbeci albay Bahadır Erdemli, tuğgeneral Zeki Karataş, tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili'nin Adem Huduti'nin emir subayı olan Sedat Kaya nezaretinde içeriye defalarca girip çıktıkları, giriş çıkışlarında askeri nizama uydukları, makam odasının iki kapısının olduğu, bu kapılardan birinde koruma astsubayı Fatih Gürcan, diğerinde ise Hacı Eyyip Özcan'ın bulunduğu, bu nedenle bu odaya hiçbir zaman uzun namlulu silah ile girilmediği, albay Erdemli'nin sadece bir kere uzun namlulu silah ile içeriye girmeye çalıştığı ancak emir subayı Kaya tarafından silahın alınarak içeriye silahsız girmesinin sağlandığı kaydedildi.

Mahkemedeki savunmasında, hakkındaki iddiaları kabul etmeyen Huduti, sorumluluğundaki birliklere silah ve mühimmatlara sahip çıkılması, emniyet tedbirleri alınması yönünde emirlerinin bulunduğunu, benzer emirleri diğer ana has birlik komutanlarına ve kurmay başkanına da verdiğini ancak lehine olan bu durumun iddianamede yer almadığı gibi bu komutan arkadaşlarının bilgi notlarının kendi aleyhine delil gibi algı oluşturulmaya çalışıldığını savundu.

Darbe girişimini fark ettikten sonraki amacının 17 ilden oluşan sorumluluk bölgesinde kan dökülmesini önlemek, güvenlik kuvvetlerini, polis ve jandarmayı sağ salim ailelerine teslim etmek olduğunu aktaran Huduti, olayın kansız çözülmesi için gayret sarf ettiğini, ana as birlik komutanlarının gayretleriyle ordu bölgesinde darbe girişimi olayının başarılı bir şekilde engellendiğini ayrıca Malatya garnizon komutanı emir subayı ve 3 koruma astsubayının gayreti ile Genelkurmay'ın emrettiği şekilde darbecilerin teslim olmalarını sağladığını, darbecileri derdest edip güvenlik güçlerine ve Türk adaletine teslim ettiklerini ifade etti.

Huduti, verdiği emirlerin tamamen darbeyi önlemeye yönelik olduğunu, 7. Kolordu Komutanı, Jandarma Asayiş Komutanı, 6. Tümen Komutanına verdiği emirlerle darbeye karşı olduğunu, mesaj ve emirlere uyulmayacağını ve söz konusu emirleri saat 00.30'dan önce verdiğini kaydetti.

"Ne yaptınız çocuklar, beni de yaktınız"

İddianamede, dönemin 7. Ana Jet Üs Komutanı Emin Ayık'ın cezaevi girişinde Huduti'ye "Olmadı işte komutanım, başaramadık." dediği belirtildi.

Adem Huduti'nin tutuklandıktan sonra diğer sanıklar Avni Angun ve Emin Ayık ile Malatya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Düzce T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna sevki sırasında, mahkum kabul bölümünde karşılaştıkları kaydedilen iddianamede, Huduti'nin Angun ve Ayık'a "Ne yaptınız çocuklar, beni de yaktınız." şeklinde beyanda bulunduğu belirtilerek, "7. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Emin Ayık'ın da 'Olmadı işte komutanım, başaramadık.' şeklinde karşılık verdiği, Avni Angun'un da 'Biz ve sizi' şeklinde söylemde bulunduğu, şüphelilerin sevkine refakat eden jandarma görevlileri İ.M, S.K. ve R.P'nin beyanları ile 23 Temmuz 2016 tarihli tutanaktan anlaşılmıştır." ifadelerine yer verildi.

"Zorla alıkonuldum" demiş

Tanık beyanı yazılı olarak dava dosyasına eklenen dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ise 16 Temmuz 2016 günü alıkonulduğunu, Mürted Hava Üssünden sabah saatlerinde Çankaya Köşkü'ne (Başbakanlık) getirildiğini, burada bazı bakanlarla durum değerlendirmesi yaptığını, bazı yerlerde problemin devam ettiğini, bunlardan birinin 2. Ordu Komutanlığı olduğunu kaydetti.

Bunun üzerine bir bakanın Adem Huduti'ye ulaştığını ve telefonu kendisine verdiğini anlatan Akar, "Ben de 'Durum nedir' diye Adem Huduti'ye sorduğumda, 'bazı silahlı subay, generaller tarafından zorla alıkonulduğunu' ifade etti. Ben de kendisine hatırladığım kadarıyla, 'onlara söyle derhal savcıya, polise teslim olsunlar' dedim." ifadelerini kullandı.

2. Ordu'da yaşananlar güvenlik kamerasında

Darbe girişimi sırasında Malatya'daki 2. Ordu Komutanlığı karargahında yaşananlar güvenlik kamerası görüntülerine de yansımıştı.

Görüntülerde, Adem Huduti ile eski 2. Ordu Kurmay Başkanı Avni Angun'un makam odalarına giriş çıkışları, darbeci askerler ve emir subaylarıyla görüşmeleri yer alıyor.

Huduti'nin korumalarıyla 7 ayrı araçla 2. Ordu Komutanlığı karargahına giriş yaptığı ve makamına geçtiği görülüyor. Karargaha çıkarken sakin olduğu gözlenen Huduti'nin makamına girmeden yanındaki emir subayına bazı talimatlar verdiği, komuta katında garsonların da göreve geldikleri ancak herhangi bir hareketlilik olmadığı kayıtlarda yer alıyor.

Kayıtlarda Avni Angun'un komuta katına giriş yaptığı görülürken, Huduti'nin korumalarının gece saatlerinden itibaren uzun namlulu silahlarla makam odası giriş kapılarının önünde güvenlik önlemi aldıkları da görülüyor.

Güvenlik kamerası kayıtlarında tuğgeneral Zeki Karataş'ın belindeki tabancanın da Huduti'nin koruma astsubayı Fatih Gürcan tarafından alındığı yer alıyor.

Yarbay ile binbaşıya plastik kelepçe takıldığı, bu sırada Angun'un Huduti'nin odasına girerken bu durumu seyrettiği kayıtlarda görülüyor.

Bahadır Erdemli'nin Huduti'nin makamından çıkarken emir-komuta konusunda saygısını ifade ettiği, Angun'un, Huduti'nin odasına sürekli girip çıktığı, makam odasına girip çıkarak talimatlar verdiği görüntülere yansıyor.

Görüntülerde ayrıca darbeci Erdemli'nin uzun namlulu silahla orgeneral Huduti'nin makam odasına girmek istemesine, Huduti'nin emir subayı ve korumalarının müdahale ederek, silahı elinden aldıkları ve daha sonra makama kabul ettikleri bulunuyor.

"Bildiriyi yayınlamadı"

Duruşmada tanık olarak dinlenen dönemin Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral İsmail Metin Temel, darbe girişimi gecesi Huduti ile görüntülü telefonla irtibat kurduğunu, kendisine "Bu F tipi bir kalkışma, bu emre kesinlikle uymayacağım, hiyerarşiyi bozmayalım komutanım." dediğini anlattı.

Temel ifadesinde, "Komutanım hiyerarşi bozulmasın, siz bir açıklama yapın dedim. Kendisi de 'tamam' dedi. Yazdığı bildiriyi telefon ile görüntülü olarak okudu, çok iyi olmuş yayınlayın dedim ancak yayınlayamadı. Bunun üzerine ben açıklama yaptım." ifadelerini kullandı.

15 yıl hapis cezası verildi

Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi, dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti'ye "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçuna yardımdan 15 yıl hapis cezası vermişti.

Mahkeme heyeti, dönemin 7. Ana Jet Üs Komutanı tuğgeneral Emin Ayık, 2. Ordu İdari Kurmay Yarbaşkanı tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili, 2. Ordu Harekat Destek Yarbaşkanı tuğgeneral Zeki Karataş, eski albaylar Bahadır Erdemli, Erkan Varol, Mustafa Özkan ve Tayfun Tuna, eski yarbaylar Ahmet Üçbudak ve İsmail Akın, eski binbaşılar Eyüp Kök, Metin Çivilibal, Tuncay Öztürk ve İbrahim Dede ile eski yüzbaşı Kemal Keskin'e, "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, eski albay Mehmet Ergün ve üsteğmen Hüseyin Çakıcı'ya ise müebbet hapis cezası verilmesine hükmetmişti.

Heyet, ayrıca İbrahim Dede'ye, 15 Temmuz Gazisi Enes Gün'ü yaralamaya yönelik eyleminden dolayı 24 yıl, eski 2. Ordu Komutanlığı Harekat Kurmay Yarbaşkanı tuğgeneral Ersin Yıldırım ile kara pilot teğmen Mustafa Sinan Soybaş'a da "terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6'şar ay hapis cezası verilmesini kararlaştırmıştı.

Davada tutuklu yargılanan eski 2. Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Angun'un da aralarında yer aldığı 57 sanık ise beraat etmişti.

Hapis cezası az bulundu

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Malatya'daki darbe girişimi davasında "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek" suçuna yardımdan 15 yıl hapis cezası verilen dönemin 2. Ordu Komutanı orgeneral Adem Huduti ile ilgili hükmün bozulmasını istedi.

Malatya'daki darbe girişimine ilişkin davada 15 yıl hapis cezasına çarptırılan Adem Huduti hakkındaki karar, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesince yapılan inceleme sonucu hukuka uygun bulundu.

Bu karara yapılan itiraz üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına geldi. Başsavcılık tarafından hazırlanan tebliğname, davanın temyiz incelemesini yapacak Yargıtay 16. Ceza Dairesine gönderildi.

Sanık Adem Huduti'nin olay tarihinde Malatya 2. Ordu Komutanı olarak görev yaptığı hatırlatılan tebliğnamede, askeri nizama ilişkin kanuni mevzuat ve bulunduğu konum gereği sanığın birincil görevinin anayasal düzeni korumak olduğu ve bu hususta özel bir hukuki yükümlülük altında bulunduğu vurgulandı.

Tebliğnamede, şunlar kaydedildi:

"Bu yönüyle anayasal düzeni korumak hususunda garantörlük yükümlülüğünün bulunduğu, somut olayda sanığın bu yükümlülüğünü bilerek ve isteyerek yerine getirmemesi şeklinde gerçekleşen ihmali hareketi sonucu diğer sanıkların suça konu vahim eylemleri gerçekleştirdikleri, bu nedenle sanığın müşterek fail olarak Türk Ceza Kanunu'nun 309. maddesi gereğince 'Anayasayı ihlal' suçundan cezalandırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, yasaya aykırı olduğundan ve bu nedenle müdafi ile katılan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı vekili ve Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Savcısının temyiz talepleri yerinde görüldüğünden hükümlerin Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 302/1. maddesi uyarınca bozulması, kamu adına talep ve mütalaa olunur."

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.