Yoğunluklar âleminde ilerlemekteyiz, Yoğunluğumuzu tek tek irdelemeli, kendi tonumuzun farkına varmalıyız.
Yoğunlaştıklarımız, irâdei cüziyyeyle yoğunluştuklarımız, inanın şu gökkubbede yerini alacak, şu gökkubbede bizi temsil edecek.
Sâhi sâdece şu gökkubbede mi yerini alacak yoğunlaştıklarımız,
Sâdece şu sanal dünyâda mı bizi resmedecek yapmış olduğumuz tercihlerimiz
Elbette hâyır, hem de kesinlikle hâyır.
İnsaoğlunun kendi tercihleriyle yaptığı tercihleri, insanoğlunun kendi irâdei cüziyyesiyle aldığı kararları
İnsanoğlunu hem şu sanal dünyâ da, hem de hâkikât âleminde resmedecek, aynı zaman da da temsil edecek.
Sâhi biz kendi kendimizin farkında mıyız, kendi kendimizin eserini, kendi kendimizin romanını yazdığımızın farkındamıyız. Üstelik bu romanın, bu eserin başrolün de bizler vâr olduğumuzun farkında mıyız ?
Farkın da olabilenler ancak ayık olabilenlerdir. Farkında olabilenler ise gözünden aldığı gıdalara dikkat edenlerdir
Farkında olabilenler ise kulağından beslendiklerine titizlikle dikkat edenlerdir
Farkında olanlar ağız yoluyla vücûduna girenlerin helâl ve temîz olmasına özellikle gayret edenlerdir.
İnsanın şekillenmesin de bu üç alıcının fonksiyonu çôk etkilidir. bu üç alıcı bizim tonumuzu belirler,
Bu üç alıcı bizim tercihlerimizin yönünü ortaya koyar
Bu üç alıcı bizi yâ karanlığa, ya da aydınlığa taşır
Bu üç alıcı bizi yâ huzûra ya da huzursuzluklara, dertlere ve sıkıntılara taşır
Hâsılı bu üç alıcı yâ bizi nâra ya da nûra taşır.
Aslında göz hem kayıt yapar, hem de bizim tercihlerimizi yerine getirir ve bizim istediğimiz istikamete doğru bakar, işte tam bur da g/özle//r deki Özlerime dikkatlice bir bakalım, bu b/akışlar/daki akışlar bizi nereye götürüyor, bu bakışlar daki akışlar bizi nâra mı nûra mı götürüyor, bakışlardaki akışlar bizi geçici zevklere mi yoksa kalıcı kalıcı zeklere ve tatlara mı götürüyor.
Dikkat et ey cân dikkat et, bakışlarındaki akışlara çôk dikkat et, çünkü bakışlardaki akışlar insanı bâzen zehirler.
Kim bilir belki de bir çoğumuz kendi kendimizi bakışlarımız ile zehirledik, belki de kendimizi zehirleyerek te yakınlarımızı ve muhataplarımızı zehirledik.
Çünkü insan insana akar, akarken de hem alır hem de verir.
Kontrolsüz akışlar, dengesiz akışlar, ölçüsüz akışlar, terbiye edilmemiş akışlar, insanoğlunu zora, sıkıntıya, derde ve hastalıklara muhatâb eder.
Ondandır ki gözlerdeki akışlarımızı, mutlaka Kur'ân ve Sünnet rehberliğinde kullanmalı, Onların kılavuzluğun da ilerlemeyiz.
Kul/akla/rımız, ah bizim en değerlimiz olan kulaklarımız, Sizden duyduklarımız ile yâ kulluğumuza kulluk katarız, ya dâ kulluğumuzdan olur,şeytana ve iblise doğru yaklaşırız.
Akla sormalı her dem, her an, acâba duduklarımız ak mı pâk mı diye
Akla sormalı her dem ve her an, duyduklarımız, hattâ duyup da kalbimize ve ruhumuza gönderdiklerimiz, acabâ Allâh'ın mı yoksa şeytanın mı hoşuna gidiyor diye hep sormalıyız.
Akla sormalı her dem ve her an, ne duyarsam huzur ve ne huzursuzluk diye, çünkü duyduklarımız kalbimizi mayalar, duyduklarımız yâ bizi zehirli bir hâle çevirir, ya da panzehir yapar.
Panzehirin diğer bir adı ise helâl olan enerjilerdir, helâl olanlar vâllâhi en güzel panzehirdir, kim ki zehirden kurtulmak ister, helâl panzehirini ihlâs ve îmân ile kullanmalı, teslimiyet ve sadâkatli bir şekilde helâl ile ilerlemelidir.
Târihte, şu gökkubbede helâller nice haramlara galebe çalmıştır, helaller tuz gölü gibidir, kim haramlarını atmak ister ise, Euzubillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrâhmânirrâhim desin ve helaller gölüne girsin
Dedik yâ helâller Tuz Gölüne benzer, kendini samimi bir şekilde teslim edeni ak ve pâk eder, daha sonra da helâller bahçesinin nîmetleriyle de gıdâlandırır ve nâsiplendirir.
Kul/ağım ey cân kulağım, beni duyduklarım ile lütfen kula kul etmê, öyle hiç kulun sâhibi dururken, kulu yoktan vâr eden durur iken, kula, âciz bir kula, ölümcül bir kula kulluk edilir mi ? El cevâp elbette edilmez.
Ey kulağım, sen d/uyma hâktan olmayanları. Sen uyma haktan olmayanlara, sen uy hak ve hakîkat olanlara
Ağ/zımız en güzel olan ağzımız, sen bizim en kıymetlimizsin, çünkü sen gözü de kulağı da üzerinde, sorumluluğunda taşıyansın.
Ağzımız yoluyla bedenler ayakta durur, bedenler ayakta durur ise, göz bakâr ve görür, kulak ise duyar ve işitir.
Ey ağ/zımız, ağ örmeliyiz ağzımıza âdetâ, girenleri bir bir kontrol etmeliyiz, helalleri içeriye almalı, haramları ise o ağdan içeriye aslâ almamalıyız.
Çünkü haram olanlar kötü bir mayaya, zehirli bir mayaya benzer, mâalesef girdikleri yerleri kötüleştirir, girdikleri yerleri zehirlerler.
Ondandır ki önce ağzıma ağ örmeli, daha sonra gözümüze ağ örmeli, daha sonra da kulağımıza ağ örmeliyiz. Hak ve hakikât olmayanları, Âllâhımızın haram kıldıklarını o ördüğümüz helâller ağından içeriye almamalıyız.
İnanıyorum o vakit bizlerin tadışı, bakışı, duyuşu, rahmet olacak, bereket olacak.
İşte o vakit yaratılış sırrına erebilecek ve hem sanal dünyâda, hem de hâkîkat âleminde kendimizi en güzele şekilde sergileyebileceğiz.
Anadoluda Bugün bizler özümüzü unutmamalı, tarihimizi unutmamalı, inancımızı unutmamalı, kültürümüzü unutmamalıyız.
Unutmâ her bireyin zâmâna ve zâmânına karşı sorumlulukları vardır, biz Anadoluda Bugün bizler de bu sorumululuğu en güzel şekilde yerine getirelim inşaallâh.
Bu duygularla yayın ekimizi ve okurlarımızı selamlıyorum.
Ülkemizde yapılan seçimlerin hayırlara vesile olmasını cenâbı haktan niyâz ediyor, târihimize, kültürümüze, inancımıza ve Türkiye Cumhuriyeti'ne katkı sunanların, gayret edenlerin kazanacağına inancım sonsuzdur.
Hak Eden Cumhûru Reis olur inşaallâh.