Ölüler namaz kılamaz ki.
Namaz kılmayan Müslümanlar yaşayan ölüler gibidir. Peki yâ sen azîzim ya sen ?
Azîzim gerçekten namaz sâdece sorumluluğunu yerine getirmek değildir.
Namaz şu dünyadaki Müslümanlar için, şu dev dev dalgaların oluştuğu sanal dünyâmızda
inanan bir kulun sığınacağı en emin, en huzurlu, en dingin liman ve koy hükmündedir.
Namaz mubabbettir be azîzim, seven ile sevilenin muhabbeti…
Tâbiri câizse aşukla maşuk gibi, gül ile bülbül gibi, seyreden ile seyredilen gibidir.
Namaz hicrettir be azîzim hicret.
Bu hicret öyle bir hicret ki, bu hicret insanı maddeden mânâya taşır.
Bu hicret insanı ten arzularından, ruh arzularına taşır.
Namaz ile kul, zamanın da ve zemîninde elif olmalı, gıyam da durmalı, kıraatler ile Fâtiha'nın o muhteşem sırlı anlamıyla anlam kazanmalı.
Peygamber efendimizin Ümmül kitap diye bahsettiği, Kurâ'nın kalbi hükmündeki sureyi, Fâtiha’yı günde kırk defâ okuruz.
Sâhi bu ümmül kitap olan bu sadece yedi ayetten ne kadar haberdarız.
Fâtiha suresi, öyle bereketli bir ağaç ki, Onun büyüklüğü alemi sarmakta, verdiği nimetleri ve meyveleriyle de, kendisine yaklaşanı doyurmakta.
Fâtiha suresi yeryüzün de nice maddi ve mânevi açlıkları da gidermekte.
Yeter ki bizlet Euzü besmele çekelim, yeter ki bizler Fatiha suresine önyargısız yaklaşalım.
Azîzim sırrına, hakîkatine ermek ister isen, o vakit o sırrın anahtarı hükmüdeki Fâtiha’ya dost ol.
Azîzim, namaz kılmaya başlamadan önce, iki ellerini Allâhüekber diyerek, kulaklarına kadar kaldırıyorsun yâ İşte insan aslın da o an, elinin tersiyle dünyâyı arkaya doğru itiyor ve diyor ki, ben huzura, ilâhi huzûra, büyük buluşmaya çıkıyorum der, euzübesmele ve subhâneke duâsıyla muhabbetin kapısını aralar.
Şöyle biraz tefekkür edince, namaz da ayakta durmak demek, sanki namazı kılanlar elif gibi doğru olur, elif gibi doğru olanlar hiçliğini farkeder ve ruku eder.
Hakîkat karşısında aşk ve muhabbet ile eğilirler.
Kim böyle bir yaratıcıya âşık olmaz ki,
Kim böyle bir yaratıcıya hayran olmaz ki,
Kim böyle yüce bir sanatkarın sanatıyla matematiğin değerini ve önemini irdelemez ki,
Hakîkaten öyle yâ kardeşlerim, O Rahmân ve Rahim olan Allâh'ın Tekvin sıfatıyla
Halk ettiği her zerrenin özün de matematik vardır.
Hadi ey adem hadi.
Biz nefsimizin arzularını ve isteklerini, ilâhi matematik ile mat edelim.
Hadi artık ey insân hadi.
Matemliliği koyalım bir kenara.
Matematik ile yaratılan insanı, yâni kendi kendimizi çözelim.
Hadi matematiğin her yönünü kendimiz de uygulayabiliriz.
Matematik işlemi bile insan çözülürlüğünde değer arz eder, kıymet azeder.
Tabi ki matematiğin en muhteşem hocası ve profesörü Kur'ândır.
Kendini kim ki çözmek ister, o vakit Kur'ân'ı Azîmuşşana yaklaşmalıdır.
Ötesi beyhûdedir.
Kurân'dan öte de çözümler arayanlar için gerçekten de bu arayışlar beyhudedir. Kuran'dan başka yerde çözüm arayanlar, aslında çözümsüzlük yumağını büyütmekte, belki de büyük bir kar topu haline getirmektedirler.
Kardeşlerim üzülmeyiniz Kur'ân öyle yüce bir ısıtıcıdır ki, samimiyetiniz ve gayretiniz kadar o kartoplarını eritir, sizi size, yâni bizi bize yaklaştırır.
İşte o dem anlarız Kur'ân la demlendiğimizi,
İşte o dem anlarız Kur'ân'ın ahlâkıyla ahlaklandığımızı,
İşte o dem anlarız Kur'ânın edebiyle edeplendiğimizi,
İşte o dem anlarız Kur'ân'ın diliyle konuştuğumuzu,
İşte o an idrâk ederiz Kur'ân'ın diliyle sustuğumuzu.
Namaz be azîzim namaz!
Namaz ummândır, hele seherler deki namazın târifi ve anlatımı pek zordur.
O zorlar yaşanınca kolaya döner, O vakit sen de seherlerdeki namazın etrâfında dönebilmek ve yerine göre bereketinden istifâde edebikmek için etrâfında dön.
Dön aynı kendindeki hakîkatin etrâfında döner gibi dön, hem ten secden de, hem de ruh secden de hiçliğini bil, hadi bu ruh hâlin ile kanatlan.
Öteler derindir doğrudur, ummandır sonsuzdur
O vakit azîzim sen önce kıyıların, yâni bildiklerinin hakkını ver.
Ver ki ötelere basamak olsun, ötelere kulaç olsun, ötelere köprü olsun.
Şimdi sus azîzim sus.
Şimdi yazdıklarını bir bir hazmet, yazdıklarını bir bir kendi ruhun da ve bedenin de uygula.
Böyle zamanlar da susmak altın hükmünde olur imiş, yâni değer arzeder imiş, şimdi sus ve değerin den değer kaybetme.
Sadece anla hisset ve yaşa be azîzim.
"Miraç yükselme ve sevgiliyle buluşma anlamına gelmektedir, peki yâ biz, biz de yükselebilir miyiz, biz de sevgiliyle buluşabilir miyiz.? Elcevâp, evet biz de ruhen yükselebilir ve sevgiliyle secde de buluşabiliriz. Lâkin o secde de ihlas olmalı, o secdede îman olmalı, o secdede şuur olmalı, o secdede dünyâ değil ukba olmalı, o secde de aşk ve muhabbet olmalı, o secdede korku ve sevgi olmalı, o secdede edep ve haya olmalı, o secdede hiçliğimizin doruk noktasında olunmalı.
Belki o vakit bizler de secdesinde mîraç edenlerden oluruz."
"Hay/yâlesselâh ve Hay/yâlelfelâh, secdedeki huzura ve miraca çağırıyor, unutma bu davet, kulun dâveti değildir."
"Ey cân, canını tatlı eylemek mi murâdın. O vakit nedir bu eksi tatların, eksi kararların, eksi fiillerin.
Unutmâ ey cân unutmâ, ruhlar doğru tercihlerle tatlanır.
Azîzim unutmâ kandiller, doğru tercihler ile tutuşur ve aydınlatır."
"Ey cân! Kandil'de sensin Nur'da sensin, yeter ki sen! Kandile yağ, Nûrâda ayna ol."
"Kandil'dir insân
İnsan doğduğun da içerisine hak nûru konur O nûr, insan akil bâli olana kadar kendiliğinden kandil gibi yanar.
İrâdei cüziyyesini kullanmaya başlayan kişinin tonuna göre, bu nur, yâ Nûrun ala nur olur.
Ya da nurunu kendi tercihleriyle söndürür, belki de söndürdükçe söndürür ve kendine çôk ama çôk yazık eder.
Ey Âdem, lütfen tercihlerini tekrâr tekrâr gözden geçir, lütfen nurunu karartanlardan değil, Kandilleştirenlerden ol."
Anadolu’da Bugün bizler de, özümüzdeki kandillerimizin önündeki engelleri ihlas ve îman ile kaldıralım ve ışığımızı yaşayalım ve yaşatalım.Bu duygularla Anadolu’da Bugün Gazete si’nin değerli emektarlarını ve kıymetli okurlarını selamlıyorum.