Renkleri ve farklılıkları inkâr etmeyi bırâk, renklerinde farklıklarında hakîkati bir.
Azîzim belki de aranan sır, aranan hakîkat, bu farklılıklar da âşikardır.
Lâkin aşîkarlıklar, âşık olunmayı ister. Peki sen âşık olmaya hazır mısın.
Âşk dil ile yeşermez, aşk göz ile de yeşermez. Aşk bir hâl işidir, hâline bâk ve âşık olup olmadığına karar ver.
Alemdeki âlemini sen oluşturmaktasın. Peki ama sen, senin farkında mısın ?
Unutmâ! Fark etmeyenlerin âlemini, hep başkaları doldurur.
Hadi karar ver. Sen, sen mi olmak istersin, yoksa bir başkası mı ?
Azîzim peki yâ sen, sen kendi âleminin neresindesin ?
Ey cân, niceleri âlemine köle olur, niceleri de efendi. Ya sen ?
Efendi ol efendi, lâkin hiç kimseye sebebsiz yere efendi olma!
İllâ efe'lik etmek ister isen, o vakit kendi nâhoş hallerine efe'lik et.
Kim miyim ben? Kimliğimi inkâr etmediğim sürece kimliğimden haberdar olabilir veyâ kimliğimden haberler verebilirim.
Lütfen, sen seni kimsesiz bırakma ki, sen senin kimsen oluver ki, kimliğinin ruhu da, bedeni de yeşersin.
Tabi yâ, ihlaslı olanların kimliği de, şahsiyeti de, dengesi de, ölçüsü de yeşerir.
Azîzim unutmâ!
Samîmi bir şekilde, ben kimim diye soranlar, şu sanal dünyada kimsesiz kalmaz.
O insanlar, her dâim hem yaradılan, hem de yaratan tarafından kimsesiz kalmaz.
Ey cân!
Önyargısız sorular, hakikatin yarısı imiş.
Ey hakîkati öğrenmek isteyen kişiler.
Durmayın sorunuzu sâf bir şekil de sorun.
Unutmayın, unuttuklarınızı da unutmayın, unutmanın ve unutulmanın ne acı bir duygu olduğunu bilmek ve anlamak için, lütfen unuttuklarınızı bir bir hatırlayın ve onları gündemde tutun.
Belki o vakit unutmayı gömer, hatırlamayı yeşertebiliriz.
Yok olanlar ile vâr olanlar arasında.
Keşke bir bağ kurulabilse, belki o vakit diriler yaşayan ölüler gibi yaşamaz.
Yaşamı doğru enerjiler ile yeşertir ve şu gök kubbede hoş sedâlar bırakırız.
Azîzim Aziz, peki yâ sen yok olanlardan hiç ibret alabildin mi, şâyet ibret almadıysan eğer, hem ölümü düşün, hem öleceğini düşün, hem de ölenlerin de sana nasihat ettiğini düşün.
Ölüler de mi nasihat eder? İstersen bir dene, bir nefes alırken ki hallerini tehayyül et, bir de toprak ananın bağrındaki hallerini düşün ve ne denli nasihat ettiklerini anla ve hisset.
Hisset ki yaşayan ölülerden olmayı bırak, bırak ve ânı ânın sânatkârıyla süsle.
Ânın sanakârı olan yüce sanatkâra âşık olmak ister isen, o vakit önce kendine ve kendindeki sanata ve sanatkâra âşık ol.
O sanatkâra âşık olanlardır kahrın da hoş, lütfun da hoş diyenler.
Haydi ey yolcu, sen de bu yol da karınca mîsâli de olsa ilerle.
Bu yol da samimi ilerleyenlere, en yüce sanatkâr olan Allâh, sana ve senin gibilerine kapılarını sonuna kadar açıversin.
Çiçekler zâriftir, hem renk verir, hem de koku.
Hem göze hitab eder, hem de rûhâ.
Azîzim yâ sen ? Hadi sen de, göze ve rûha hitab et.
Ey cân, insan da gülden farksızdır.
Güllerin bile hayran olduğu insan çôk kıymetli bir değerdir.
Yeter ki bizler, kendi ellerimizle o değerleri kaybetmeyelim.
Y/ok olacağını bile bile, sana verilen tercih ok/larını yanlış hedefe atmâ… Atmâ ki huzuru ilâhi de, sen de cehenneme atılanlardan olmâ.
Bir de unutma kardeşim, cennet te cehennem de tam da burada.
Şimdi sen, ötelerdeki cenneti bir müddet koy kenâra.
Sen hele bu gününü bir cennete çevir.
Vallâhi Allâh, yârınlara Kerim'dir.
Ey cân, buradaki elde edeceğin cennet, ahiretteki cennetini yansıtır. hakîkaten hakîkatteki cennetini yansıtır.
Hakikati mi arıyorsun ? En büyük hakikat sensin ey cân.
Unutmâ azîzim, kendine kör olanlar, başkasını göremez.
Azîzim istirham ediyorum, artık şu hassas konuyu idrâk et. Teninin kilidini açamayanlar, ruhlarının da kilidini açamâz. Hadi mucize olan şu enfüsüne dost ol, kim kendine ibretle yaklaşırsa, aslında ruhuna da yaklaşmış olur.
O vatkitten de dile gelir, ruh da dile gelir.
Sır sır diyip durmaktasın be azîzim, anla artık anla!
Sen önce âyân ve beyân olanların hakkını vermelisin, işte o an sırlar sana kapısını aralar. Hadi şimdi şu tabiattaki yaratılan meyvelerden ibret al.
Hiç kabuksuz meyve olmuş mudur, hiç kabuksuz karpuz olmuş mudur ? Elcevâp tabî ki olmamıştır.
Azîzim sen önce teninin hakkını dengelice ver.
Sen önce şeriatı tenine yaşat, yaşat ki hakîkatin mârifetin önü açılsın.
Elbet hakîkat ve mârivet cân pazarıdır, o pazar da cân alırlar, cân verirler.
O pazar da tenin sırrı ile ruhun sırrı ikiliği ortadan kaldırır.
O vakit sırlar anlatılmaz yaşanır, o vakit hâlden hâle girilir.
O vakit sessiz kitap olunur, bu kitabı ise sadece o yolun sâlikleri okur.
Alem sırlarla doludur, insan da o sırlarla bezenmiştir. Bakış açımızı temizleyelim o sırlara erelim.
Sonla başlangıç arasın da denge de kalabilenler, başlangıcın da sonun da hikmetli meyvelerinden nâsiblenebilir.
Hayatımız evetlerimiz ve hâyırlarımızdan, istediklerimizden ve istemediklerimizden, inandıklarımızdan ve inanmadıklarımızdan ibârettir. Evet evet bu ibârelerimiz ile hem şu dünyada şekillenecek, hem de âhirette resmedileceğiz.
Sâhi be azîzim, sen azîzlik elbisesinin içerisin de, hangi ibâreleri kullanıyorsun. ? Sahi be azîzim sen tenine mi kul sun, yoksa ruhuna mı.?
Azîzim sâhi sen, "İyyâkenağbüdü ve İyyâkenastaîn." (Yalnız sana ibâdet eder, Yalnız senden yardım bekleriz.)Ayetini anladın mı, hissettin mi, yaşadın mı. ?
Azîzim sen hele bunu bir hazmet, bak o zaman kendindeki o ışığa, o enerjiye, o nûra, o hikmete, o hoşluklara.
Anadolu’da Bugün bizler de bal arıları gibi hikmetten hikmete konalım, bu vesileyle de şu yeryüzünde şifâlardan hiç mahrum olmayalım inşaallâh.
Bu duygu yoğunluğuyla Anadolu’da Bugün Gazetesi’nin emektarlarını, pek kıymetli okurlarını, maddi manevi destek sağlayanları saygı ve hürmetle selamlıyorum efendim.