Azîz'im. Kurb/an/ın derinliğiyle anda ünsiyet kurmalıyız. Kurb köküne yaklaşmalı, o köke yaklaştıkça da kendi kendimize yaklaşmalıyız. Kurb yaklaş der, andaki hakîkat olan her nesneye, her zerreye, her canâ, her canlıya yaklaş der. Yaşadığımız zaman dilimlerindeki her âna, her söze, her ahde, her anlaşmaya, her kurbân edilişe yaklaş der. Yaklaşmadan, tanımadan, anlamadan, uygulamadan yaptığımız her eylem, her ibâdet sözde kalacak ve maalesef yeşermeyecektir. Aslında bizler, her gün farklı farklı şekillerde kendi kendimizi kurbân ediyoruz. Oysa bizi severek yaratan yüce Allâh, insanı yüceltmiş ve insanın kurban olmamasını arzu etmiştir. Ey cân kardeşlerim Allâh'ımızın hoşuna giden, her fiil ile her hâl ile her davranış ile her teslim oluş ile gerçekten manevi bir kurbân kazanıyoruz. Rabbimizin hoşuna giden her hâl ile kendi kendimizi yüceltiyor ve kıymetlendiriyoruz. Yüce Allâh, kıymetlilerinin ömrünü bereketlendirir, onların zôr zamanlarında ise Kurb/anlıklarını gönderir. Bizler önce empati kuralım, Hazreti İbrâhim aleyhisselâma yaklaşalım, Onun imânının yüceliğini tanıyalım. İbrâhim aleyhisselâm arayan yolculardan, düşünen ve tefekkür eden insanlardandı.
O hep aklına sorar, sonra da kalbine danışırdı.
O inandığı Allâh'ı, tâbiri câizse tırnaklarıyla kazıyarak bulanlardandı,
O bu yolda güneşe yöneldi, güneş kaybolunca güneşten de vazgeçti,
O Ay'a yöneldi ay da kaybolunca aydan da uzaklaştı,
O ateşe yöneldi ateş de kaybolunca ateşden de uzaklaştı,
O kaybolan bir enerjiyi, kaybolan bir gücü, kaybolan bir tanrıyı aramıyordu,
O Allâh'ı arıyordu, evet İbrahim Aleyhisselâm Allâh'ı araya araya bulmuştu.
O alemin her zerresinde büyük sanatkâr olan Allâh'ı seyretmeye başlamıştı.
O Allâh'ına hâk ederek ihlâs ile îman etmişti.
Allâh da bu yüce insanı, bu yüce kulu peygamberlik makâmıyla ödüllendirmişti. Allâh ile kul arasında, incelenmesi, araştırılması, anlaşılması, hazmedilmesi ve uygulanması gereken bu konuyu gündem de tutmalı, nice doktora ve tez yapan ilim ehline, bu konuyu araştırmak üzere vermelidir. Hakîkati arayan yolculara da bu bereketli konu kandil gibi takdîm edilmelidir. Hazreti İbrâhim Aleyhisselam, bir dönem evlatsızlık hasretiyle yanıp tutuşur. Rabbimiz bize bir evlat lutfeyle diye samimi bir şekilde duâ eder ve niyaz da bulunur. Hazreti İbrâhim şâyet evlâdı olur ise bu evlâdı belli bir yaşa gelince Rabbi için kurban edeceğinin de sözünü verir. Tekrâr tekrâr bu duygu atmosferiyle Rabbinden evlad ister. Rabbi de İbrâhiminin duâsına icabet etmiş ve onlara hayırlı bir evlât nâsib eylemiştir.
O evlâdın adı İsmâil'dir.
İsmail aleyhisselâm kurbanlık yaşa gelince, Hazreti İbrâhim aleyhisselâm, İsmâilini yanına çağırır ve evlâdım seni Allâh için kurban edeceğim der. İsmâil Aleyhisselâm da babacığım ben teslim olanlardanım der ve başını eğer, sonra da başını taşın üzerine koyar ve buyur babacığım, Allâh'a olan vâdini gerçekleştir der. Madem sen Allâhımıza söz verdin, beni Allâh için kurban etmek istiyorsun, buyur o vakit babacığım ben kaderime razıyım, Allâh’tan geldik yine Allâh’a gideceğiz der. İbrâhim Aleyhisselâm, İsmail Aleyhisselâmın boynuna bıçağı vurur. Lâkin bıçak kesmez, tâbiri câizse taşa vurunca kesen bıçak, İsmail aleyhisselâmın boynunu kesmemektedir. Hem Hazreti İbrahim Aleyhisselâm için hem de İsmâil Aleyhisselâm için tam da bu nokta da çôk büyük bir imtihanlar vardır, biri canpâresi olan evlâdından vazgeçiyor, biri de öz canından vazgeçiyor.
Baba ve oğul imtihanı hakkıyla geçince, Allâh'ta İbrahimini ve İsmâilini kurbanla ödüllendirmiştir.
Ey kardeşlerim, biz Âdemoğulları da gâlû belâ da Allâh'ımıza söz vermiştik, Rabbimiz bize ben sizin rabbiniz değil miyim diye bize süalde bulunmuştu, bu süal üzere biz de Rabbimizsin demiş ve bu atmosfere, bu ahde şâhidlik etmiş, Allâh'ımızı da secde etmiş, O'na ihlas ile îman etmiştik. Azîz'im dur Allâh aşkına bi dur, Muhammed aşkınâ bi dur. Dur ki kendi kendini bir tartabilesin. Sen önce kendini bir teşhis edebilesin. Hattâ mümkünâtı vâr ise, kendini öldü sayasın, önce kendi kendinin bir selâsını veresin. Sonra da kendini imâmın ve yakınlarının seni yıkadığını hissedesin, daha sonra da seni musallâ taşına getirdiklerini hissedesin. O gün belki de yakınlarının sana son defâ en yakın olduğu gündür. O gün halkla seni helâlleştirdiler, o gün orda bulunanlar hep birden helâl olsun dediler. Lâkin ellerimiz ve ayaklarımız, dilimiz ve gözlerimiz, burnumuz ve kulaklarımız bizse hakkını helâl edecek mi acabâ. ? Dünya da yaşıyorken onları iyi yerde mi yoksa kötü yerde mi kullandık, o âzalarımızla helâle mi yoksa harama mı koştuk, lütfen bunları uzun uzun düşünelim. Bizler şu sanal dünyâda hâlâ yaşıyorsak eğer, hâlâ yanlışlara, haramlara, günahlara tövbe edebiliriz. İşte o vakit bütün azalarımız bayram eder ve bizden râzı olur. Sâhi Azîz'im sen, Allâh için hangi hevesini hangi arzunu kurban edebildin, hangi şeytâni isteklerinden vazgeçebildin. Lütfen azîzim bu soruyu her gün kendi kendine sôr. Unutmâ! Adamlığın ve insanlığın ancak nefsini terbiye edebildiğin kadardır. Kurb/an ile Ademoğlunun mutlakâ bir bağı vâr. Kurb kökünün aynası ve enerjisiyle, kurban ile insanoğlunun önemini ve yüce makâmını anlamalı. Etmê azîzim etmê, sen daha nefsinin arzuları kurbân edememişken, canını mı kurbân edeceksin. Etmê azîzim etmê, kendi kendini kandırmâ, sen önce nefsinin arzularını bir bir kurbân et işte o vakit anlarım ki canını da kurban edebileceksin. İşte o vakit yüce Allâh'ın affına ve sevgisine, cennetine ve cemâline nâil olursun. İşte o vakit hem İbrahim aleyhisselâm ile hem de İsmâil Aleyhisselâm ile ünsiyet kurar, empati kurar, yâşadıklarını ve hissettiklerini anlar ve yaşarsın. Sâhi bizim her fiilimiz bir evlat gibi değil midir, elbet evlat gibidir, o vakit yâ fiilllerimizi terbiye edeceğiz ya da kurban edeceğiz. O yanlış fiili terk ederek, aslında o fiili de kurbân etmiş oluyoruz. Azîz'im unutmayalım, Kurân'ı Azîmuşşanda yüce Allâh, kurbanların ne etleri, nede kanları Allâh'a ulaşmaz der ve sadece sâlih olan niyetlerimiz Allâh'a ulaşır der.
Anadolu’da Bugün bizler, kurban ettiklerimizi ve edeceklerimizi daha iyi kavrar ve yaşayanlardan olur diye umud ediyoruz. Eksiklikler elbet nefsimizden, hoşluklar ise mutlakâ Allah'tandır. Sûrçu lisân etmiş isek affola efendim. Bu duygularla Kurban Bayramımızın insanlığa huzur ve saadet getirmesini Cenâbı Haktan niyaz ediyoruz."Ey ay parçası olan insân, yolundaki olumsuz engelleri tek tek kurban et, hadi karanlıklarını aydınlat." "Ey O'nda dirilmek isteyen yolcu! Bu yolda sen de İbrahim gibi, İsmail hükmündekileri kurban etmeye hazır mısın."