Ah azîzim ah!
Yine damarımıza bastın, yine egoistlik ve bencillik dedin.
Ama öyle değil mi ey cân.
Bizler bu huylarımızdan, bu davranışlarımızdan, bu fiillerimizden, bu söylemlerimizden, bu enerjilerimizden çôk çekiyoruz.
Hattâ bâzen hem kendimize hem de karşımızdakilere çok ama çôk zararlar veriyoruz.
Oysa insan bu dünyâ ya zarar vermeye gelmedi.
Bilakis insan denge enerjisiyle, denge unsuruyla yaratılmıştır.
İnsanın olduğu yerde gereksizlikler ortadan kalkmalıdır.
İnsanın olduğu yerde fazlalıklar erimeli ve yok olmalıdır.
Çünkü insan ahseni takvim üzere, en mükemmel bir şekilde yaratılmıştır.
Ey cân, canının artılarını sakın olan zehir eyleme, çünkü artılar insanı eksiltmek için değildir.
Bilakis artının üzerine artı koymak içindir. Nurun alâ nûr olmak gibi düşünmeli ve has ışığımızı daha da aydınlatmalıdır.
Elbet her birerimiz Ademoğlu ve Havvâ kızlarıyız.
Hazreti Adem’den bu günlere kadar gelen insanoğlunu incelediğimizde, insanoğlunda bu davranış bozukluklarının olduğunu okuyor, öğreniyor ve üzerinde uzun uzun düşünüyor ve akletmeye çalışıyoruz.
Maalesef azîzim, biz insanlar da bu bozuklukların devam etmekte olduğunu bu vesîlelerle şahit oluyoruz.
Yapma ey insan yapmâ!
Yaptıkların ve ettiklerin yüzünden kendi kendini rezil etme.
Yapıcı olan ne vâr ise hayatında lütfen o filler ile kendi öz insan yapını, yeryüzündeki insanoğlu yapısını ör, yeryüzündeki matematik yapar gibi böl, topla, çıkar ve hesâbını hassas bir şekil de yap.
Yap ki ne senin binân zarar görsün, ne de insanoğlunun binâsı zarar görsün.
Ey câncağızım, ey meleklerin secde ettiği aziz ve azîze ruh.
Egoistlik ve bencillik halka yakışmaz, ammâ halkın kanaat önderlerine hiç yakışmaz.
Ey sanat ehli edebiyat ehli olan cânlar, siz sanatınız ve edebiyatınızla şu gök kubbede nasıl bir iz bırakıyorsunuz, nasıl bir nidâ bırakıyorsunuz, nasıl bir sedâ bırakıyorsunuz.?
Öyle yâ, kimi sesler korkutur ve ürkütür, kimi sesler ise huzûra ve cennete sevk eder.
Şimdi lütfen bir düşünelim, kendimizi huzûra mı yoksa huzursuzluğa mı dâvet diyoruz.
Lütfen bir düşünelim, kendi kendimizi cennete mu yoksa cehenneme mi dâvet ediyoruz.
Kiminin cenneti sâdece bu dünyâdır, kiminin cenneti ise hem bu dünya da hem de âhirettedir.
Ey kardeşlerim, hele hele bizler, bu yaşadığımız dünyâmızı bir cennet eyleyelim.
Hele hele bizler şu dünyâmıza yanlış tercihlerimiz ile zarar vermeyelim.
Ey kalem ehli insân!
Kalem kuluna Allâh'tan bir hediye bir armağan ve bir müjdedir.
İstersen sen önce Kur'ân'ı Kerim deki Kalem Suresini bir oku.
Oku ki hakikatinin bilgi yayın tez kırılmasın,
Oku ki, bilgi mızrabın hedefinden şaşmasın. Hedefsiz insan, Allâh muhafaza direksiyonsuz gemiye benzer.
Direksiyonsuz gemiler ise her dâim boşa kürek sallâr ve kendi etrafın da döner durur.
Ey edebiyat ehli yazarlar ve çizerler
Ey tuvaline fırça darbeleri vuran ressamlar
Ey nefesiyle ve parmaklarıyla şu âleme renk katmaya gayret eden sanatkârlar
Ey farklı farklı makamlara gelen, farklı farklı şöhretlere ulaşan sevgili cânlar
Ey mesleğinin pîri olan, mesleğinin zirvesine ulaşanlar.
Ey şöhret ehli olan ve gözle görünmeyen dikenlerin üstün de duran kardeşlerim.
Sâhi şöhret nasıl bir şey ki, bu şöhret bu kadar tehlikeli mi?
Sevgili dostlar, şöhret ateşten gömlek gibidir. Bir çoğunu yakar ve kavurur, daha sonda yok eder.
Şân ve şöhret kimini cennet ehli, kimini de cehennem ehli yapar.
Aman hâ biz biz olalım, bu ucuz davranışlar da hiç bulunmayalım, yoksa insanlığımız çok ucuzlar belki de insanlığımıza da kimse tâlip olmaz.
Ey ölümden sonraki hayata inanmayan sanat ehli ve şöhret ehli olan insan.
Tabi ki biz inanırız ki, yüce yaratıcı her yarattığını tercihler noktasında serbest bırakmıştır.
O elbet senin en doğal hakkındır, ister inan ister inanmâ.
Lâkin bizler, şu yeryüzünü beraber paylaşıyoruz
Bizler önce insanlığımızı, sonra da dünyâmızı güzelleştirebiliriz.
Vallâhi dünya zâten güzeldir, insan daha da güzeldir.
Fakat ne hikmetse, daha güzel olan, hem kendine hem de, güzel olan dünyâ ya çok büyük zararlar vermektedir.
Oysa daha güzel cânlar, şu dünyâ da efendiler konumundadır.
Efendilerin efendiliği ise doğru tercihleri uyguladığı müddetçe geçerlidir.
Yoksa efendi zâlime ve zâlimoğlu zâlimliğe dönüşebilir.
Ah insanoğlu ah!
Şu âlemi yoktan vâr eden, en hassas programlarla programlayan, en hassas ölçülerle ölçen ve biçen, her canlının rızıklarını hiç atlamadan düşünen ve rızıklandıran yüce Allâh'tır. O Allâh ne güzel yaratmıştır insanoğlunu ve şu yeryüzünü.
İnsan aklıyla düşününce, şu dünyamızda hiç bir şey kendiliğinden olmuyor.
Ne Eyfel Kulesi kendiliğinden oldu, ne boğaz köprüleri kendiliğinden oldu, ne Sultan Ahmet Câmii kendiliğinden yapıldı, ne de Notre Dam Kilisesi kendiliğinden yapıldı.
Mutlaka arkasında bir düşünce bir akıl var, kimileri bu projeleri çizmiş, kimileri bu projeleri kullanmış, kimileri bu projeler için hammallık yapmış.
Yâni demem o ki, hiç bir şey kendiliğinden olmuyor.
Bir projeyi çizenler vardır, bir de programlayanlar vardır ve tabi ki bir de bu programı harfiyen uygulayanlar vardır.
Şu âlemi de, şu insanoğlunu da bu minvâl üzere düşünmeli, üzerinde uzun uzun tefekkür etmelidir kardeşlerim.
Allâh özüne sâdık olanlara sâdıktır, özüne sâdık olmayanlara ise, Peygamberler ve ilâhi kitaplar göndermiştir.
Kim bu ikili ile kendini dengeler ise, eğrilikleri doğrulur, huzursuzlukları da ortadan kalkar, aradıkları soruların cevaplarını ise huzur ile elde eder.
Sâhibinin sana emânet ettiklerini sakın ola sâhiplenmeye kalkmâ! Yoksa o yükler seni kamburlaştırır.
Gayretlerin tonuna göre belirlenir insan. Azîzim sen de tonunu belirlemek ister isen o vakit gayretlerine çok dikkatlice bâk.
Anadolu’da Bugün bizler, kâinatı ve insanı yoktan vâr edene yaklaşmalı, özümüzü de bu hakikat üzerini şekillendirmeliyiz. Bu duygu yoğunluğuyla, Anadolu’da Bugün Gazetemizin kıymetli okurlarını, değerli emektarlarını, Gazetemize maddi mânevi destekleyenlerini cânı gönülden selamlıyorum efendim.