Yeter artık yeter!
Kendi kendimizden çalmayı bırakalım artık.
Bizler ne vicdânımızdan çâlalım, ne de merhametimizden çalalım.
Bizler ne edebimizden çalalım, ne ahlâkımızdan çalalım.
Bizler ne kültürümüzden çalalım, ne de dinimizden çalalım.
Bizler ne bayrağımızdan çalalım, ne de vatanımızdan çalalım.
Bizler ne atalığımızdan çalalım, ne evlatlığımızdan, ne de insanlığımızdan çalalım.
Elbet bu sözlerimiz karşıya değildir.
Bilakis öze özlerimizedir.
Yânî illâ bu konularda bir muhatap bulmak istiyor isek eğer
O vakit aynanın karşısına geçelim ve yansıyan sîretimizle bir bir konuşalım.
Bu hırsızlıkların bir bir hesâbını soralım yansıyanımıza,
Bu hırsızlıkların bir bir hesabını soralım aksedenimize.
Aldığımız cevaplara göre her birerimiz, notlar alalım
Bu aldığımız notları, bu aldığımız reçeteyi, hayatlarımızda çôk ama çôk hassas bir şekilde uygulayalım.
Belki o dem, özümüzdeki bize, özümüzdeki temizliğe ve doğrulara yaklaşmış oluruz.
İşte o vakit tekrar aynalar hoşlukları aksettirecek
İşte o dem, inanıyoruz ki hem şahıslar hem de dünyâmız güzelleşecek.
Yâhû ey insan
Biz biz olalım, kendi eğriliklerimiz durur iken, başkalarının eğrilikleriyle zaman kaybetmeyelim. İnanın eğriler, eğrileri düzeltemez. Ammâ eğriler kendini düzeltebilir.
İnsan işte o an, özümüze dönebiliriz
İşte o dem, kişinin dili sussa da hâli eğrilere örnek olur.
Hadi artık, ayıplamayı bırakalım. Ayıplayanlar, kendi meçhullerini hiç ama hiç bilmemektedirler.
Unutmâ Azîzim unutmâ!
Unutmâ ey cân unutmâ!
Unutma ey Ademoğlu unutmâ!
Ayıplamak kadar kötü bir tohum yoktur, üstelik o tohum başka yerde yeşermez, bilakis kendi enfüsümüzde, kendi öz toprağımızda yeşerir.
İşte o vakit bizler, mâlesef sayısızca ayıplanırız.
Hadi o vakit ne ayıplayalım, ne de ayıplanalım.
Dengesizlikler vâr ise hayâtında, suçluyu öteler de arama, bilakis berilere berilere gel, hassaten tercihlerini ve kararlarını bir bir irdele. Unutma ey cân, denge/sizlikler ancak denge ile dengelenir. Denge adâletli olmayı, vicdanlı olmayı gerektirir. Teninin hakkını tenine, ruhunun hakkını da ruhuna vermeyi gerektirir. Hadî bizler de sâdece gerekli olanları değil, insâni olanları da aşk ile, sevgi ile, muhabbet ile, meşk ile, bitmeyen sevdâmız ile yapalım.
"En büyük hırsız biziz, kendimiziz.
Biz insanlar inanın kendi kendimizden çôk şeyler çalmaktayız.
Belki ahlakımızdan çalmaktayız,
Belki edebimizden çalmaktayız,
Belki hayâmızdan çalmaktayız,
Belki gayretimizden çalmaktayız,
Belki hayalimizden çalmaktayız,
Belki inancımızdan çalmaktayız,
Belki ibadetimizden çalmaktayız,
Belki evlatlığımızdan çalmaktayız,
Belki babalık ve analığımızdan çalmaktayız,
Belki dayılık ve amcalığımızdan çalmaktayız,
Belki halalık ve teyzeliğimizden çalmaktayız,
Belki de akrabalık ve insanlığımızdan çalmaktayız.
Evet kardeşlerim bizler, yukarda saydıklarımızın hakkını vermeyerek aslında, en fazla biz bizden, yâni kendi kendimizden şeyler çalmaktayız.
Bu vesileyle bizler, kendi kendimizi fakirleştirmekte, kendi kendimizi alçalttıkça alçaltmaktayız. Böyle alçalanlar ise mâlesef, hem kendisine hem de çevresine zararlı hâle geliyor.
Ey Adem! Ey İnsan! Ey Kul! Ey Cân! Etme! Kendi kendine zarar verme!
Gel hep berâber yukardaki kıymetlilerimizi, yukardaki değerleri, yukardaki değerlilerimizi değersizleştirmeyelim.
Bizler, insanlığımızdan, tabiri câizse fabrika ayarlarımızdan uzaklaşmayalım.
Hadi ey cân hadi, kendimizdeki değerlere değer kattıkça değer katalım ki,
Bu vesileyle insanlığımızın değeri, arttıkça da artsın.
Azîz'im durmayalım biz de yukardaki derslere bir bir çalışalım, bu insanlık sınavından, bu âdemlik sınavından, bu yaratılış sınavından başarıyla geçelim
Şu hatırlatmayı da aslında pek önemsiyorum.
Yukardaki çaldığımız her başlıklar aslında birer tez konusu, doktora konusudur.
Belki de her bir konuyu uzun uzun araştırmalı, üzerinde uzun uzun düşünülmeli ve teşhisler yapılmalıdır.
Hakikaten belki de her her birerimiz, irâde ettiklerimizi bir bir masaya yatırmalıyız.
Artık ayıkmalı ve yaşayan ölülerden olmamalıyız.
Yok yok biz yaşayan ölüler bile değiliz.
Çünkü yaşayan ölüler zarar da veremez, fayda da veremez.
Oysa biz hem kendimize hem de toplumumuza bilinçli veya bilinçsiz zararlar vermekteyiz.
O vakit bizler belki de nefsini ilahlaştıranlardanız,
Dur azîzim dur, lütfen bu konunun üzerinde uzun uzun dur.
Sor kendi kendine sor, acaba ben de nefsini ilahlaştıranlardan mıyım diye sor.
"Yükselmek isteyenler, alçalmak isteyenlerle zaman kaybetmez."
"Sırrı dökülen ayna nasıl ki gerçeği ve hakîkati yansıtamaz ise, edebini ve hayasını kaybeden insan da gerçeği ve hakîkati aksettiremez."
"Tabiatın doğal hâli nasıl insanı huzura zevk ederse, insanın doğal hâli de ruhları huzura sevk eder.
Azîzim hadi ne tabiatı boz, ne de kendini.
Kim bilir belki de aradığın cennet, tam da bu ikilinin arkasındadır.
Ey cân, bu ikiliye lâyık ol, daha sonra da cennetine kavuş."
"Meçhul olmak mı, meçhullükten kurtulmak mı tercihin? Sen hiç meçhul olmadın ki, sen vâr edilen hazreti insansın, hazreti insan ise meçhul değildir, bilakis insanı Allah yaratmıştır. Allah'ın yaratığı ise meçhul değildir. Bilakis önü ve arkası, altı ve üstü, sağı ve solu vardır. Yânî belirtilmiş, belirlenmiş bir cândır ve ruhtur.
Fakât insan yaratılandır, lâkin yaratan gibi davranıp nefsini ilahlaştırmaması ve enelerini yüceltmemesi lâzım gelir.
Yoksa o vakit meçhulller defterine kendini yazdırmış olur.
İnsan meçhul meçhul değildir, çünkü insanı bir tasarlayan, bir çizen, mükemmel bir eser olarak yeryüzüne gönderen bir Allah vâr.
Yânî insanın başlangıcı da Allâh'tır, sonrası da Allâh'tır.
Hiç başı ve sonu olan meçhul olabilir mi ?
El cevâp olamaz.
O vakit bizler, farkında olmadan meçhullük elbisesi giyindiysek, bir an önce o meçhüllük elbisesinden soyunalım. Hattâ mümkünâtı vâr ise yaratılışımızın sırrına erelim.
Erenler yaratıldığının şuuruna varanlardır, hattâ meçhullüğe de ateş atıp alev alev yakanlardır. O yakış ki nicecelerini Allâh'a ve secdeye götürür.
O yanmanın hararetiyle niceleri, ben Allâh’ın en güzel şah eseriyim der ve yoluna devam eder.
Ne mutlu böyle yanarak kulluğunun sırrına yaklaşabilen cân yolculara."
Bu duygu yoğunluğuyla Anadolu'daki Bugün Gazetemizin pek kıymetli emektarlarını, çok değerli okurlarını, maddi manevi destekleyenlerini cânı gönülden selamlıyorum efendim.