Kimimiz bedenimizin arzularını severiz, kimimiz de ruhumuzun arzularını severiz, kimimiz görünenimizi sever sever dururuz, kimimiz de görünmeyenimizi sever sever dururuz. Sâhi biz sevmeyi ve sevilmeyi hâk edebildik mi ki ? Sevmek ve sevilmek emek ister, sevmek ve sevilmek kimlik ister.Kim/liksiz olanlar ise hiç sevemez veyâ sevdiğini zanneder.
Ey cân!
Sen sana önce samimiyetle bir yaklaş, sen sana yaklaşamaz isen, sen seni aslâ tanıyamazsın. Tanıyamadığın sen ile tanıyamadığın kendin ile tanıyamadığın özün ile ne kendini ne de bir başkasını sevebilirsin. O vakit şu an dur ve uzûn uzûn düşün. Hadi lütfen cesâretli bir şekilde, bu hassas soruyu sor kendi kendine. Bu hassas soruyu sor özünden özüne, bu hassas soruyu sor ademliğindeki ademliğine, has/lığın bu soruya bağlıdır belki de, has olanlar daha özdür inan. Özünü tanımak ve haslığına kavuşabilmek için dur ve kendi kendine ben kimim de. Sen senin kimliğini tanımla, sen senin kimliğini oluştur. Ey yolcu şu sanal dünya da, eğer sen seni oluşturmaz isen, maalesef şu sanal dünya seni oluşturur, yâni insanoğlunu oluşturur, yânî Ademoğlunu oluşturur ve kendine köle eder, hem de körü körüne köle eder. Kölelik vâr kulu yakar kavurur ve yok eder. Kölelik vâr kulu yeşertir ve âleme sultân eder. Kimi insanlar nefislerine köledir başları beladan kurtulmaz. Kimi insanlar da Allâh'a köledir, huzur bahçesinin meyveleriyle hem ruhunu hem de bedenlerini besler besler dururlar.
As/âletin as/lındandır ey Adem,
As/âletin öz/ündendir ey insân,
As/âletin fıtratındandır ey kul,
As/âletin fıtratındandır ey kul,
As/âletin gâlû belâdandır ey cân.
Azîzim, şimdi mânevi bir doktor gibi soralım kendi kendimize, bizler aslımıza ne kadar yakınız diye?
As/lına uzak olanlar sevgi yükünü taşımakta zorlanır. Öz/ünden uzak olanlar, sevgi emânetinin kıymetini bilmekte hepten zorlanır. Fıtratının hakîkatini unutan yolcular, hâkiki sevgi iyi anlamakta zorlanırlar. böyle yolcular aslında ne araba kullanmalı, ne tren kullanmalı, ne uçak kullanmalı, ne gemiye kaptan olmalı, ne de farklı vesâitler kullanmalı. Dününü unutan bireyler, dününü unutan ademler, gâlû belâdaki, en sevilene verilen sözleri unutan ruhlar, maalesef şu sanal dünyâda da, sevdiğine verdiği sözleri de tez unutuverir. Azîzim şimdi durmalı ve kendi kendimizi tartmalı, tâbiri câizse kendi kendimizin ölçünü almalı. Gerekirse kendi kendimizi yaşarken öldürmeli ve kendi kendimizi yıkamalı ve yumalı. Daha sonra kendi kendimizin selâsını vermeli, kendi kendimizin öldü haberini cümle cihâna duyurmalı. Sonrası da olmalı elbet, kendi kendinin tabutunu musallâ taşına taşımalı ve kendi kendini insanlığın huzuruna çıkmalı. İmam efendi gelmeli cemaate sormalı nasıl bilirdiniz demeli, cemaatte elbet iyi bilirdik diyecektir genellikle, lâkin sen cemaatten önce bu soruyu kendi kendine sor, Azîz azîzi nasıl bilirdi de? Çünkü bu yolculukta seni senden daha iyi kimse bilemez, azîzim musallâ taşını hadi ölmeden yaşa ve kendi kendini öldür, yânî kendini ölmüş hisset ve o soğuk bedeninle musallâ taşına yattığını müşâhede et. Daha sonra sen de kendi kendinin cenaze namazını cemeatle berâber kıl
Sen de cenaze namazından sonra kendi kendinin tabutunu tekbirlerle taşı. Bâk toprak ana bağrını açmış seni beklemekte, hadi şimdi kendi kendini toprak ananın bağrına bırakma zamânı, kendi kendini toprağa defnetme zamânı, kendi kendini tenini toprağa, ruhunu da Allâh'a teslim etme zamânıdır. Hadi şimdi önce sen seni kucakla ve toprağa indir, hassas bir şekilde duâlar ile indir, daha sonra tahtaları yanlamasına düzenli bir şekilde koy, koy ki toprak ana seni fazla sıkıştırmasın. Evet biliyorum bu senin için çok zor olacak, ama bunu da yapmalısın, hadi küreği al ve kendi kendinin üstüne toprak at, hadi kendi kendinin mezarını toprak ile tamamen doldur ve düzenle. Azîzim şimdi herkes duâsını yapacak ve sana vedâ edip ayrılacak, üstelik seni en çok sevenler bile biraz gözyaşı dökecek ve ayrılacaklar. Yâ sen, sen seni o mezar da bırakabilecek ve sen seni o mezardan uzaklaştırabilecek misin? Çok zor değil mi azîzîm hem de çok zor. Ey cân bir gün bu yolculuğun olacağı elhâktır ve gerçek/tir. Kardeşim azîzim o vakit sen gerçeğine hakikâtine, fıtratına, özüne, Ademliğine, insanlığına, kulluğuna geri dön. Dönüşleri hep hakîkatinin etrâfında olsun, kim ki hakîkati ile hem hâl, kim ki özü ile hem hâl, kimki gâlû belâdaki sözü ile hem hal, kim ki Allâh'ı ile hem hâl, işte o bireyler, o şahıslar, o kullar, sevginin hakkını en güzel verebilen âşıklardır, en güzel sevebilenlerdir.
Unutmâ ey yolcu!
Gerçek sevgiler, hem bedenleri hem de ruhları yeşertir, gerçek sevgiler hem dünyâmızı hem de âhiretimizi yeşertir, gerçek sevgiler, hem bedenleri gülbahçesine, hem de ruhları gül bahçesine çevirir.
Azîzim, kendini tanı ve tanımla. Kendini tanımayanlar, kendini tanımlamakta zorlanır. Tanımlanamayanlar ise meçhule doğru hep kürek sallayanlardır. Meçhul ise maalesef insanın azîzliğini elinden alır ve yok eder. Ey cânlar biz meçhul değiliz ki meçhul olalım. Bizler ol sırrı ile yaratılmış Ademoğullarıyız. Bizler dağın taşın kabul edemediği emâneti, o yüce ruhu kabul etmiş ve şu dünyânın, şu âlemlerin en yüce varlığı, en yüce yaratılanı olmuşuz ve hazreti insan olarak yaratılmışız. Ey cân sen şu âleme efendi olarak geldin, ne olur şu âleme köle gibi davranmayı ve yaşamayı bırak. Sultânım sevginin doruk noktasına ulaşmak ister isen, Efendiliğini hatırla ve gereğince amel et. Anadolu'da Bugün bizler, târihimizde efendiliğini hatırlayan nice kullara muhatap olduk, nice kulları eserleriyle ve aşklarıyla tanıdık. Ne mutlu o insanları o yüce ruhları, o yüce âşıklarI muhatap alabilenlere. Bu duygularla Anadolu'da Bugün Gazetesi'nin emektarlarını, Anadolu'da Bugün Gazetemizin bilgisine ilgi duyanları cân-I gönülden selamlıyorum.