Artık hissedersin
Sona gelmiş gibi, bir uçurum kenarında gibi, bitkin ve yorgun...
Yorgunluk, bazen bir yük gibi çöker üzerimize. Günlük hayatın koşuşturmacası, bitmeyen işler, sürekli size ket vuran insanlar, gülen yüzler ve gülmeyen...
Hepsi bir araya geldiğinde ruhumuz yorulur, bedenimiz bitkin düşer.
Bıkkınlık ise yorgunluğun bir gölgesi gibi takiptedir. Aynı şeyleri tekrar tekrar yapmak, aynı döngüde hapsolmak, aynı duvarlara toslamak. Bıkkınlık, ruhumuzu kemiren bir kurtçuk gibi, bizi umutsuzluğa sürükler.
Çok sevdiğim Didem Madak'ın dediği gibi: "Yorgunluk, bir gölge gibidir. Arkanızdan gelir ve sizi takip eder."
Bazen durup dinlenmek gerekir. Bedenimize ve ruhumuza zaman tanımak, onları yenilemek için çaba göstermek. Belki de bir kitap okumak, belki de doğada vakit geçirmek, belki de sadece sessizce oturup düşünmek o yüzden iyi gelir tatil günleri bize!
Dinlenmek, yorgunluğun yükünü hafifletmenin en iyi yoludur.
Bıkkınlık ile mücadele etmek ise daha zordur. Aynı şeyleri tekrar tekrar yapmaktan kurtulmak, yeni şeyler denemek, kendimize yeni hedefler koymak.
Bıkkınlık, bir zehirdir. Ruhunuzu yavaş yavaş öldürür. Bıkkınlığa karşı savaşmak, ruhumuzu korumak için bir görevdir.
Ve unutmamak gerek ki yorgun ve bıkkın bir bedenin hiçbir kimseye faydası olmaz. Kapı önündeki ağaçların çiçek açtığını anlatırlar ama sen penceresiz bir odadasındır. İşte bu kadar...