Masum insanlara yapılan haksızlıklar, işlenen vahşetler, kalbimizde derin yaralar açıyor.
Zulüm sadece bireylere değil, toplumlara ve ülkelere de zarar veriyor. Huzuru ve istikrarı bozup, yerine korku ve endişe ortamı yaratıyor.
Fiziksel şiddet, baskı, ayrımcılık, sömürü ve soykırım gibi birçok zulüm türü, insan onurunu ayaklar altına alıp, insanlığın en temel değerlerini yok ediyor.
Tabi zulüm karşısında sessiz kalmak, zulmü meşrulaştırmakla da buna eşdeğer...
Hepimiz, zulme karşı sesimizi yükseltmeli ve masum insanları korumak için elimizden geleni yapmalıyız.
Zulmü önlemek için birçok şey yapılabilir. İlk önce tabi kendimizden başlamamız gerekli!
Eğitim ve bilinçlendirme çalışmalarıyla zulmün nedenleri ve sonuçları hakkında farkındalık yaratılabilir. Yasal düzenlemeler ve uluslararası anlaşmalar ile zulmü önleyici mekanizmalar geliştirilebilir. Sivil toplum kuruluşlarının ve insan hakları savunucularının çalışmaları desteklenebilir.
Zulümle mücadele, sadece belirli kişilerin değil, tüm insanlığın sorumluluğu ve hepimiz birbirimize karşı saygılı ve hoşgörülü olmalı, farklılıklarımızı kabul etmeli ve barışçıl bir şekilde bir arada yaşamayı öğrenmeliyiz. Tabi bu mümkünse...
Zulüm asla kabul edilemez. Hatta zulmün hiçbir türlüsü kabul edilemez.