Deprem sonrası hemen herkesin aklında aynı soru işareti oluştu, gerçekleşen Kahramanmaraş depremi yapay mı, doğal mı?
Bu soruların akla gelme sebebi de depremden birkaç gün önce bir ABD savaş gemisinin İstanbul Boğazı’nda olmasından kaynaklandı.
Bu durumun tabi ki diplomatik izinlerle olduğunu biliyoruz. Ama üst üste gelen ve birçok bilim adamının da farklı yorumlar yaptığı bu gemi konusu depremde “HAARP etkisi olur mu?” sorularını akıllara getirdi.
Bu konudaki tesadüfleri şöyle anlatayım;
15 Ağustos 1999’da, 17 Ağustos depreminden iki gün önce boğazda ABD gemisi göründü.
Ardından 23 Ocak 2020’ de Elazığ depreminden bir gün önce yine ABD gemisi boğazdaydı, şimdi 3 Şubat 2023’de ise yine ABD gemisi geldi ve 6 Şubat 2023’de felaketi yaşadık.
Bu kadar akıl almaz gemi tesadüfü sonrası “HAARP” adı verilen ve “kıyamet silahı” olarak tanımlanan sistem ile deprem oluşturulduğu konuşulmaya başlandı.
Tabi her zaman konuşulana değil verilerle akla yatkınlığı en doğru olana yönelir ve araştırırım.
Bu konuda merakımla ciddi bir araştırma yaptım. Farklı kaynaklara bakarak, bilim adamlarının konuşmalarını dinledim.
Deprem sonrası birçok yerde çıkan komplo teorisyenleri yanı sıra bu konuda anlatılarını dinlediğim Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı’nın konuşmasını da dinledim ve yazımda yer vermek istedim.
Ferda Yıldırım’ın Youtube üzerinden yaptığı yayına konuk olan Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı konuları detaylıca ele aldı.
Komplo teorisi üretmediğini aksine gerçekleri, verileriyle konuştuğunu söyleyen Cihat Yaycı; “Senaryolar gerçek duruma hazırlamak içindir” dedi.
Genel manada konuşmasında;“Tatbikatlar alakasız şeyler üzerine yazılmaz. Bu senaryoda yazılı tatbikatın hedefi doğrudan konu ile bağlantılıdır. Hedef muhtemel duruma en iyi hazırlanmadır. Senaryolar olası duruma hazırlıktır, bunu ben söylüyorum. Ben sadece akademisyen değilim, ben bu işin içinden geliyorum. Bu tatbikat 2002 yılında yapılıyor. NATO üyesi tüm devletler katılıyor ama biri hariç. Tatbikat 22 gün sürüyor. Başlanan tarihte rastlantı sonucu, 24 Temmuz yani Lozan Anlaşması’nın imza yıl dönümü oluyor. Senaryo da hedef olan bir ülke var. Bu devleti tanımlarken de şu ifadeler kullanılıyor, bu devletin ada sorunu var, ülkesinde de farklı etnik gruplar var. Bu ülke de deprem oluyor. Bu ülkenin, toprakları iki kıtada yer alıyor ve arasından deniz yolu geçiyor. Deniz yolunu o devlet kontrol ediyor. Bu tatbikatın ismi i “Millennium Challenge 2002” dir, yani “bin yılın medya okuması” dır. Bu ülkede olan deprem sonucu afet yönetiminde yetersizlik sebebi ile silahlı kuvvetler sahaya iniyor. Sivil hükümet yetersiz diyerek hükümete el koyuyorlar. Ülke uluslararası yardım çağrısı yapıyor. Bu çağrıda devletlerin bazıları asker yolluyor biri de ABD’dir. Gelen ülke o ülkeye saldırıya geçiyor. Netice de 96 saat içinde ülke işgal ediliyor. Bu işgal 22 gün sürüyor. Geldiğimiz noktada bu yaralar sarılmaya çalışılıyor bir takım ülkeler yardımda bulunuyor” ifadelerini kullandı.
Bir kısmına yer verdiğim yayının genelinde de farklı konulara değinen Yaycı’nın,umarım, söylemleri gerçek veya teoriden ibaret olsa da dikkate alınır ve incelenir.
Elbette bu konuyu olur veya olmaz diye ele almak bizim çözümleyeceğimiz bir konu değil.
Ama en azından kulak verip dinleyip birey olarak yaşananların ve göz ardı edilenlerin bilincinde olmalıyız kanaatindeyim.
Ayrıca bir gerçek var ki gemi vasıtasıyla yapılan bir Haarp söz konusu olsa da olmasa da, temeli sağlam olan bina yıkılmaz her teorinin sonu sağlam olmayan yapılar ve verilen izinlere bağlanıyor maalesef...