Eş dediğin

Talha Sert

Geçtiğimiz günlerde evimin kapısını açmak için çantamdan anahtarlarımı çıkarırken sokaktan geçen yaşlı bir teyze ve amca dikkatimi çekti. Gördüklerim karşısında o kadar şaşkındım ki yere düşen anahtarlardan bir haber onları izledim. Yaşlı teyze eskici arabasına benzer, eski ve oldukça kirli kakalamalı el arabasında yırtık bir çarşafın üzerinde oturuyordu ve yaşlı amca ise onu taşıyordu.

Tam önümden geçerken doktorun söylediği sözler hakkında konuştuklarını duydum. O an anladım ki yaşlı amca eşini o araba ile hastaneye götürüp getirmişti. Aklım almıyordu; Çünkü en yakın hastane 8 kilometre kadar uzaktaydı. Toplu ulaşım aracıyla bile zor ulaşılan bir yere eşini sıcak soğuk demeden hastaneye kadar götürmüş ve geri getirmişti.

O an içime huzur doldu. Belki paraları yoktu, arabaları yoktu, fakat yaşlı amca eşinin oturduğu eski püskü arabayı itmekten memnundu. Anladım... Bir an duraksadılar amca eşinin açılan şalını düzeltti, ceketinin düğmelerini ilikledi ona bir şeyler söyledi ve gülümseyerek yollarına devam ettiler. Aralarında ne konuştular bilmiyorum fakat teyzenin yüzündeki o tebessüm minnettarlığını ve şükrü dile getiriyordu. Bir an olanları gülerek izlediğimi fark ettim. Gördüklerim güzeldi, sıcaktı, samimiydi...

İyi günde kötü günde yanında olmaya söz veren, hastalandığında başında bekleyen, eşini taşıyan bu amca gerçek miydi? Duraksadım... Hayal mi ediyorum diye düşündüm. Yüzümde istemsizce oluşan o gülümseme bir an buruk bir hal aldı. Çünkü bizler alamadığımız bir ayakkabı yüzünden eşimizle kavga ederken, hayatımızdaki tüm olumsuzlukları sorun ederken aslında bir iki saat sonra unutacağımız kırgınlıkların peşinden koşuyoruz. Kısaca varlık içerisinde yokluk çekiyoruz. Kim bilir belki de yok olduğunu sanıyoruz.

O yaşlı teyze ve amca bana çok önemli bir derste verdi. Hayat zor da olsa paramızda olmasa sevdiğimiz insan yanımızda olduğu sürece bunların hiç bir önemi yok. Hayatta daha değerli şeylerin olduğunun resmiydi gördüklerim. Onlar ilerlerken şaşkınlığın yerini bir an da hüzün ve pişmanlık aldı desem sanırım yanlış olmaz. Hemen eve girdim aracımın anahtarını aldım en azından gidecekleri yere kadar götürmek istedim. Fakat ben aracıma binip arkalarından yetişmeye çalışsam da, çevredeki her sokağa baksam da güzel insanları bulamadım, yardım edemedim. Buruk bir şekilde eve döndüm. Üzgündüm ve birazda kırıldım... Yardım edemediğim için her şeyden önce kendime kırıldım. Her şeye rağmen anladım ki eş kelimesi her anlamda eş olabilmekmiş iki ayrı bedende tek kişi olabilmek...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.