Var oluşlar, yok oluşlar... Sözsüz konuşmalar ve sözlü ifade edilemeyen sessizlikler...
Neler bunlar, kalp kırıklıklarıdır istemsizce oluşan sağlık sıkıntılarıdır ve daha neler...
Bir insan evladı kaybetmeyi ne sanar, neden kaybetmek için son gücüyle çaba harcar bilebilir miyiz?
Hiç sanmıyorum, ben bu dünyada "sen hastasın yanında olamam" diyerek kabullenememe bile görmüşken bana vazgeçmenin ne kadar zor olduğundan bahsetmeyin!
Aslında o kadar kolay ki vazgeçmek tekrar toparlanamayacağını bile bile vazgeçmek insan olmayana çok kolay. Bir yazıda okumuştum insanlar yürürken daha iyi kararlar alabiliyorken gece yarısı verdiği kararlardan pişman olabiliyorlarmış. Peki bizlerin gönülleri bile kararmışken aldığımız kararlar ne kadar aydınlık olabilir ki?
İnsanlık öldü, insanlık son demlerini yaşıyor. Eski toprak dediğimiz insanlar bile acımasızlaşmışken yeni çağ insanlardan nasıl bir beklentimiz olabilir aslına bakarsanız bilmiyorum. Hissizleşmek kadar acı veren bir şey yok. Acı eşiğimizin sonlanması insanlıktan çıkmış olmamıza yetiyor. İnsan olmak ne ki? Artık şöyle tarif ediliyor iki bacağı, iki kolu ve bütün organları sağlam olana insan diyoruz. Pekala bizim insan dediğimiz varlığın duygusu olmasa da olur demek mi bu?
Duygusu olmayana ben insan demem diyemem. Acısıyla tatlısıyla sağken veya ölüyken saygısını ve sevgisini yitirmeyene insan derim. Bebek iken, çocuk iken ve bir birey olmuşken sadece insan olmayın, düşünceli, duygulu ölmeyecek bir geleceğe sahip olun. Düşünmek, duygularını belli etmek insanlığı öldürmez, yaşatır. Önceden de söylediğim gibi yaşayın ve yaşatın ama hep insanlığın var olduğu zamanlarda ki gibi insanlıklı olun.
Önce insan olmalı insan.