En yakınınız, sizin en temel taşınızı döşeyendir. Bunu inkar eden de var etmeyen de ben inkarcı olmayandanım. Hepimiz bir ressamın çizdiği tablonun içindeki ağaç yapraklarıyız. Kimi zaman sarı kimi zaman yeşil olabiliyoruz. Biz doğayız. Her mevsim bizim değişken durumlarımız. En kırgın dönemimiz de var en neşeli olup dünyalar sığmayacak sevgimiz de…
Peki kimiz biz? Annelerimiz, neler yaşıyoruz onlarla, kimi bizim için savaş veriyor, kimi bizi vicdanına veya merhametine sığdıramıyor. Çok trajikomik ama hata olduğumuzu düşünenler bile var. Hata yaptıklarını düşünüp bizi bırakacaklarına inandıkları için yetimhaneler, çocuk yuvaları, sığınma evleri daha birçok kurum yaptılar. Şu konuda da bir açıklık getirmek istiyorum bizler onlar için neler yaptık? Hangi savaşın altından kalktık, hangi savaşta sırt sırta mücadele verdik, hangi depremden sağ kurtulduk? Size küçük bir sır vereyim. Zamanınızı iyi kullanın, iyi değerlendirin.
Hafızanızı tazeleyin ve derin bir nefes alın. Bedenen ölen olmasa bile zihnen ölenlerimiz vardır. Zihnen nasıl öldük, öldürdük, öldürüldük? Bizim acılarımız annelerimizin acısı ise onlar da bizim kadar acı çekiyorlar mı? Acı çekmenin temel bir anlamı yok ama beynimize kazıdığımız tarihler, saatler, olaylar vardır. Sizin acılarınızın hangilerinde anneleriniz vardı hatırlıyor musunuz?
Annelik içgüdüsü hiç duydunuz mu? Ya da altıncı his dedikleri bu mudur? Çok fazla soru soruyorum çünkü bunların cevaplarını siz kendinizle çözeceksiniz, kendi mücadelenizi başlatacaksınız. Annelik içgüdüsü ve altıncı his arasında çok ince bir çizgi var. Düşünün biraz, biz insanız diye mi bunları yaşıyoruz? Eğer öyleyse ben bazen insan olmak istemiyorum. Hayatta verilen mücadelelerden bahsedeyim biraz. Herkesin az çok bildiği ama kimsenin anlatmaya yeltenmediği, gizli anne sevgilerimiz. Kaç yaşında olursak olalım onların varlığına ve desteğine ihtiyacımız olduğunu kabul etmek biraz zor geliyor. Adı tecrübe olan ama tatlı canımızı sıkan olaylarımız. Annelerimizin de yaşı kaç olursa olsun hâlâ tecrübe edinmeye devam ediyorlar. Onların vermiş olduğu mücadele de hep yanlarında olmamız gerekiyor diye düşünüyorum ama yanlarında olmaktansa biz de onları yalnız bırakıyoruz. Sanki buna mecbur bırakılmışlar gibi. Onlar da insan bizler gibi ve onlarında bizim gibi desteğe, saygıya, anlayışa ve en çok vermemiz gereken sevgiye ihtiyaçları var. Kendimizden kurtulup onların yanına gitmeliyiz. İnsan olmanın temel taşı ne bilmiyorum ama o ilk taşı annelerimizin yerine yerleştirdiğini biliyorum.