41 yaşındayım… kimine göre genç kimine göre yaşlı olsam da benim için çok uzun bir geçmişi olmayan yürüdüğüm caddenin, mezun olduğum okulun, yaşadığım mahallenin adının değişmesini içime sindiremiyorum.
Bir yere ait olmak ve ortak geçmişe sahip olabilmektir bizi güçlü ve bağlı kılan... ancak çok yakın geçmişe yaptığımız bu ihaneti, tarihimize yani daha uzak geçmiş için de yaptığımızı görmek can acıtıyor.
Oysa her gün yeni bir yol yeni bir okul açılırken, her şehrin içinde yeni yaşam alanlarıyla birçok yeni mahalle, kente dair park, orman birçok şey çoğalırken; eskiden gelene geçmişi hatırlatana nedir bu hoyratlık anlamakta güçlük çekiyorum ki bunlar güncel tarihtir ve bize aittir.
Bir de toplumlar, kültürler varlıklarını tarih ile ortaya koyarlar ki bunlar önemli delillerdir. Zamanla coğrafi sebepler bu delilleri yani tarihi eserlere kalıntılara zarar verse de ana yapı korunabilir... hele de arkeoloji ve ilgili bilimler bu kadar ilerlemişken.
Ancak bunca medeniyete kucak açan topraklarımızda, ne kendimiz ne değerlerimiz için ne de kültür turizminden elde edilebilecek gelir adına bir kurtarma koruma çabası görememek utandırıcı...
Vatan toprağımdan çalınan eserlerin yurt dışında sergilenebiliyor olması, küçücük bir çeşme ile her yıl milyonlarca turist çekebilmelerini ve ufacık bir kalıntı için yapılan koruma ve oluşturulan algı ile elde edilen geliri kıskanıyorum. Baktığınızda çok da geçmişleri olmayanların daha dün için bunları yapmaları yapabilmeleri gözüme batıyor.
Bize baktığımda batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine ve merkez anadolu dahil geçmişi yüzyılları ve birçok medeniyeti barındırarak dört yanı tarih kokan ülkemde; kale kalıntısında pvc kapı ya da çevresini çöplük halinde görmek tuz serpiyor yarama.
Bir de bu toprakların yetiştirdiği evlatlar var. Onlar dönemin değil her dönemin adamı olan evlatlar. Vatanı için gözünü kırpmayan, sanatta bilimde bize yol açan insanlar… ya da bu ülke için önemli siyasi politik ekonomik çalışmalar yapan düşünürler yazarlar. Dün dündür elbet ancak bugüne onlarla geldik doğru ya da yanlış.
Modernleşelim, gelişelim, üretelim, bilimin ve sanayinin merkezi olalım derken, en son yapılacakları en başta yapmak da bize göre bir alışkanlık haline geldi… tıpkı en son söylenmesi gerekenin en başta söylenmesi gibi… ama her şeyden önce bir şeyleri yaparken, illa bir şeyleri yıkmak yok etmek zorunda olmadığımızı bilelim...
Ne yakın ne de uzak geçmişi iyisiyle kötüsüyle değiştiremeyiz... değiştirmemeliyiz de... çünkü biz buyuz her şeyimizle... onlarla var olmak ders çıkarmak ya da daha iyisini hedeflemek önünde ki tarihe bakarak mümkün kılınabilir.
Bir insanın bir ülkenin geçmişini silmeye çalışmak, hafızasıyla oynamak bir fayda sağlamaz aksine senin köküne senden daha fazla sahip çıkan başkalarını güçlendirir ki buna dur demek bizim görevimiz.