Demokrasilerde eşitlik ilkesi doğrultusunda halk özgürce seçim yaparak bir iktidarın oluşmasını sağlar. Kendisini yönetecek bu gücün karşısında ayakta kalabilmek için kendi iç dinamiklerini kurmak ve kendini savunmak adına silahlarını kurgulamak zorundadır.
İktidar karşısında halk ne kadar güçlü ise gelişmişlik düzeyi artıyor ve ileri demokrasiye geçiş sağlanıyor, halk ne kadar zayıf ise demokrasi otoriter bir rejime dönüşürken halk fakirleşmeye başlıyor. Eğitim düzeyi yüksek toplumlarda halkın iktidar gücüne karşı çok donanımlı olduğunu görmekteyiz. Halk doğru iktidarı seçsin diyebilirsiniz ancak iktidarın gücü insanları zehirleyebilir ve iktidara gelen kişiler halkın sınırlarını zorlayarak yetki alanlarını genişletmek isteyebilir. Bu güç zehirlenmesinin önünde yeterli bariyerleriniz yoksa ileri demokrasi olarak başladığınız yönetim şekliniz otoriter bir rejime kadar sürüklenebilir.
Halk bu savaşta kendisini korumayı örgütlü bir yaşam şekli teşkil ederek sağlayabilir. Bu örgütler sadece siyasi partiler değildir, sendikalar, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, vakıflar, dernekler olarak çeşitlendirilebilir. Halk yaşam şeklini ve alanlarını bu örgütlü yapılar sayesinde kurgular ve korur. Mimarlar odası ve Şehir Bölge Planlamacıları odasını çalıştırmaz güce esir hale getirirseniz bu sizi bozuk yapılarda, düzensiz şehirlerde ve sağlıksız yaşam alanlarında yaşamaya mecbur bırakır. Baroları güce teslim ederseniz kanunsuzluklar karşısında ezilmek ve bitmek bilmeyen yargı süreçlerinde haksız ithamlarla karşılaşmak zorunda kalırsınız. Sendikaları güce teslim ederseniz kötü şartlarda düşük ücretlerde çalışmak zorunda kalırsınız. Örnekler çoğaltılabilir yaşamın her alanına hükmeden örgütlü yapıları kurmak ve doğru olanı yapacak şekilde özgürce yapılandırmak gerekli.
Bu olayın ideolojiler üstü bir durum olduğunu anlamak gerekiyor. İktidarın sizin ideolojinize sahip olması onun size zarar veremeyeceği anlamı çıkarmaz. Alman demokrasisinin ideolojik olarak Nazilere teslimi sonrası gelen faşist dikta yönetimi en büyük zararı yine Alman halkına vermiştir. İktidarın güç zehirlenmesinin önüne geçmenin ideolojilerle çokta alakası yoktur. Kurgulanmak istenen olay güçler dengesinin terazisinin her zaman eşit duracak şekilde ayarlanmasıdır ve bu dengenin korunması için halk örgütlü bir biçimde haklarını savunacak koruyacak toplulukları kurgulamak zorundadır.
Her siyasi görüşe göre toplumsal örgütler şekil değiştirecek ve güce teslim olacak olursa bizim ülkemizdeki gibi ezilmeyen kimse kalmaz. Türkiye’de bütün toplumsal katmanlar devletle karşı karşıya gelmek zorunda kalmış ve her zaman toplumun bir kesimi zarar görmüştür. Her siyasi akıma göre şekil alan toplum örgütlerinin işini yapmaması sonucunda bu ülkede devlet tarafından hırpalanmamış tek bir toplumsal katman kalmamıştır sanırım.
Bu sorunun temel suçlusu biziz adalet, eşitlik, hak ve liyakat doğrultusunda hareket etmeyerek siyasi ideolojimizi ön plana çıkarıp ona göre şekil aldığımız için değişen dengeler sonucunda ezilmeyen kimse kalmadı. Her gelen iktidar kendi yandaşını besledi, her gelen iktidar kendi basınını destekledi ama bunlara karşı direnmesi gereken örgütlü yapı olmayınca ortaya çok kötü yaşam şartları çıktı.
Bu tutarsızlıklar yüzünden kötü niyetli kişiler her zaman iktidar olan güçle beraber hareket ederek kendi çıkarlarına fayda sağladılar. Konya’da bildiğim bir kişi ANAP ta başladığı siyasete MHP ye geçerek oradan DSP ye geçerek devam etti en son AKP de gördük kendisini. Bu kişi imardan tutunda ihaleli işlere kadar her şeyi yönetti, sömürdü ve kullandı. İdeolojiler değişti ama adam değişmedi. İmar yasasında kurallar işlemiş olsaydı eğer bu adam ve haksız kazançları olmayacaktı ama imar yasasına karşı duracak güçlü örgütlü yapılar olmadığı için sistem sömürüye açık hale getiriliyor.
Hayatımızın her aşamasında, her ihtiyacımızda, her kurgulayacağımız sistemde karşımıza çıkan olumsuz koşulların ve adaletsizliğin sebebi bizleriz. Başka bir suçlu aramaya gerek yok. Kendi mesleğimden örnek vermek istiyorum konu daha iyi anlaşılsın diyerek. Son imar affıyla beraber projelerde mühendis zorunluluğu kaldırılarak sorumluluk mal sahibine yüklendi ve her çeşit usulsüz bina imardan geçirildi. İnsanlar bunu kısa vadede bir kazanım olarak gördüler ancak uzun vadede başka bir yerde başka bir zamanda kendilerini de vurabileceğini hiç düşünmediler. Hiç unutamadığım bir olayı örnek vereyim kendi yaptığı okul binasının çöküntüsü altında kalan kızının ölü bedenini kucağına alan müteahhit ve bu gerçeğini yaşayan bu ülkede kuralsızlığın bir gün sizi de vuracağını asla ama asla unutmayın. Siz kendi yaptığınız kötülükten uzak durabilir, bunu uyanıklık sanabilirsiniz ancak sizin de başka bir uyanığın tuzağına düşmeyeceğinizin garantisini veremezsiniz.
Toplumu ilgilendiren her türlü konuda siyasi taraftarlığı bir kenara bırakıp, hepimizin hak, hukuk, adalet ve liyakat konusunda tavizsiz davranmamız şart. Yaşadığımız toplumda sağlıktan tutunda eğitime kadar her konuda olumsuz koşullar altında yaşamaya çalışıyoruz. Sosyalleşme ve kültür anlamında yok olma noktasına gelen hayatımızın tatsızlığı iyice bizi bunaltmış ve toplumu patlama noktasına getirmiştir.
“ Acımdan ölürüm de yine vazgeçmem “ sözünü söyleyen insanlar bu sınavı tabi olma hakkını elde etmiş olacaklar ve bize düşen başarılar dilemek olacaktır çünkü bu hayatta akıl yoksa hayatın gerçekleri var. Radikallik hangi görüşten olursa olsun faydalı bir durum değildir ve Atasözünde belirttiği gibi keskin sirke küpüne zarar verir.
Aklı başında toplumlar öncelikli olarak ideolojiyi değil kendi çıkarlarını ön plana koyuyorlar ve hayatlarını kötüleştiren her türlü olaya kimden gelirse gelsin sert tepki gösteriyorlar. Bizde ise kötülüğün kimden geldiğiyle alakalı tepkiler ne yazık ki.
Son zamanlarda yükselen dolara tepki verenlere sert tepkilerle karşılık verildi. Devletimin yanındayım soğan yerim ama yine de tepki vermem diyenler oldu. Aynı mantıktaki kişiler Kıbrıs ambargosu sonrası oluşan sıraları yıllardır dillerinden düşürmediler yada 2001 krizinde aynı tepkiyi vermediler sanırım o zamanki devlet devlet değil farklı bir şeydi. Komik insanların komik tepkileri zarar gören ise toplumun tamamı ne yazıkki.
Aklın yolu bir siyaset toplum için vardır ve hizmet amaçlıdır. Hayatınızda siyaseti kendisine hizmet olarak görenleri çıkarıp atın ve arayışınız herkes için Hak, Hukuk, Adalet ve Liyakat olsun.
Saygılarımla…