Temcit Pilavı
Bizim ülkemizin yumuşak karnı çok. Terör, ekonomi, kutuplaşma, diplomasi ve dış politika gibi. Genelden özele inersek bize göre tehcir, başkalarına göre "soykırım" meselesi, her yıl nisan ayında dünya gündemine gelir. 1965 yılından bu yana 29 ülke meclisinde “soykırım” oylanarak kabul edildi.
Bu senenin diğer yıllardan farkı, “soykırım” nisanı beklemeden tekrar gündeme geldi. ABD Temsilciler Meclisinde yapılan oylama ile Osmanlı’nın Ermenilere “soykırım” yaptığına dair yasa tasarısı kabul edildi. Temsilciler Meclisinden geçen bu yasa tasarısı, ABD parlamentosundan da bu şekil geçerse Osmanlı’nın Ermenilere “soykırım” uyguladığını kabul eden 30.ülke olacak.
ABD Temsilciler Meclisine “soykırım” meselesi ilk defa gelmiyor. Her sene temcit pilavı gibi gelir. Fakat kabul edilmezdi. Bu sene üstelik nisan ayı da beklenmeden Demokratlar ve Cumhuriyetçiler bir araya gelerek ezici bir çoğunlukla “soykırım”ı kabulde yarıştılar. Aynı Meclis, “Barış Pınarı Harekâtından” dolayı Türkiye’ye yaptırım yapma yasa tasarısını da oylayarak kabul etti. Halbuki aynı ABD, Türkiye ile yaptığı Ankara Mutabakatında yaptırım uygulamayacağını söylemişti.
Ne oldu da her yıl ABD kamuoyunun ve Meclislerinin gündemine gelen ve kabul edilmeyen “soykırım” apar topar oylandı? Aldığımız yaptırım kararlarını geri çekiyoruz diyen ABD, sözünün ve imzasının üzerinden on beş gün bile geçmeden yaptırım kararını oylayıp kabul edebiliyor. Hiç büyük ve köklü bir devlet ciddiyeti var mı ABD’nin bu yaptığında? Hoş, karşımızdaki ABD olunca normal görür olduk artık. Çünkü saat başı karar ve görüş değiştiren, görüşlerinde sürekli zikzak çizen ve “U” dönüşü yapan bir ABD var karşımızda. Konuştuğu ve yazdığı her şeyde, aldığı her kararda dünyayı yakından ilgilendiren ve etkileyen bu ülkenin ne dilinde diplomatik bir dil var ne devlet teamülü var ne de sorumlu bir devlet görüntüsü var. İşin garibi Temsilciler Meclisinde oylanarak kabul edilen “Soykırım Yasa Tasarısı”na ABD’lilerin inandığını falan düşünmüyorum. Anlaşılan “Barış Pınarı Harekatı dolayısıyla imzalanan Ankara Mutabakatını hazmedememiş görünüyorlar. Belki de bu harekatla tekerlerine taş koyduk. Ortadoğu’daki emellerine ulaşamayacaklar. “Soykırım” ve ekonomik yaptırım kararları ile akılları sıra bize had bildirecekler ve intikam alacaklar. Bu aşamadan sonra ABD’nin her yaptığı cami duvarına işemekten başka bir şey değil. Biz de ABD’nin çizdiği bu tablodan sonra, ne olur: “Efendim! Birlikte biz bir NATO ülkesiyiz, müttefikimiz, stratejik ortağımız” falan demesin.
Bir söz de ABD Temsilciler Meclisinden geçen “soykırım” ve yaptırım kararını, TBMM’de grubu bulunan partiler ortak bildiri ile kınarken bir partimiz kınamamış. ABD’nin aldığı bu karar gibi bu partimizin kınamaya destek vermemesini de yadırgamadım. Çünkü o partinin hiçbir milli davada Türkiye’nin yanında yer aldığını görmedim bu güne kadar. Körler, sağırlar misali birbirlerini ağırlayıp duruyorlar. Ama TBMM’nin kınama kararına ret oyu vermesi, kendi içinde kendisiyle çelişmiyor. Çünkü emin adımlarla davasını(!) savunmaya devam ediyor. 1975 yılında suikastlara imza atan ve birçok konsolosumuzu öldüren ASALA terör örgütü, 1985’lerde eylemlerine son verdikten sonra bayrağı PKK devraldı. Değişik adlarla bu kanlı terör örgütü, içeride ve dışarıda Türkiye ile mücadele etmeye devam ediyor. PKK bu işi, içimizde ve sınır ötemizde yaparken Ermeni diasporası da dünya devletlerinin parlamentolarında lobi çalışması yaparak Türkiye’yi mahkum ettirmeye çalışıyor. PKK terör örgütü ile organik ve inorganik bağını kesmeyen ve bunu inkar etmeyen TBMM’deki parti de Meclisteki görevini harfiyen yerine getiriyor. Biz besliyoruz, dışarıya çalışıyor. Merak ediyorum, bu gayri milli görüntüsüyle bu partinin Mecliste ne işi var?