Stratejik Ortaklığa Bir Ayar Verme Zamanı

Ramazan Yüce

ABD denen yamalı bohça devletin ne hinoğlu hin olduğu hepimizin malumu idi.  Bundan ne dost olur, ne de post. Buna rağmen ilişkilerimizi kör topal devam ettirdik. Çünkü zamanında bu ülkeyi yönetenler bizi göbekten bağlamışlar. İki ayrı bağımsız devlet gibi oturmamışlar masaya. Onlar strateji belirlemiş, bizi ise bu stratejinin devamı için ortak yapmışlar. Sonunda "Dost ve müttefik ülke, stratejik ortak" olmuşuz. Bu ortaklık nasıl bir ortaklık ise Kovboy; ne bizimle oldu, ne de bizi kendi halimize bıraktı. Kararı o aldı, işe bizi yolladı. Tek yaptığı "Sen aslansın, bu işi yaparsın" olmuş; sırtımızı sıvazlamış. Hasılı ipi eline almış veya kaptırmışız. Benim bu ortaklıktan anladığım; nimet ya da çıkar ortaklığı değil, külfet ortaklığı. Yani ABD'nin çıkarına bir ortaklık!

 

Zamanında konmayan mesafe dolayısıyla ABD başımıza ekşidikçe ekşidi. Olur olmaz tavırlar içerisine girdi. Bir zamanlar altımızı oymak için çevirdiği dolapları açıkça oynamaya başladı. Ben sana istediğimi yapar, istediğimi söyler, senin aleyhine istediğim kararı alır, sana istediğim operasyonu çeker, seni istediğim yere sürüklerim havasına girdi. Her ne kadar Türkiye her yönüyle göbeğinden bağlı olsa da eski çamlar bardak oldu. Çünkü Türkiye eski Türkiye değil artık! ABD'nin anlamadığı da bu zaten!  

 

Son ABD-Türkiye ilişkileri, daha doğrusu ABD'nin bu ülkeye karşı nezaket kurallarını aşan tavrı göstermiştir ki Kızıl Derelilerin katili bu devletten stratejik ortak olmaz. Müttefik ülke, hele dost ülke hiç olmaz. İstekleri yerine getirilmeyince ne kadar alçalabildiğini, neler yapabileceğini, bu ülkeyi nasıl ateşe verebileceğini hep beraber gördük. Kibri tavan yapmış, ne oldum delisi hali ayan beyan ortada. 

 

Son olaylar göstermiştir ki ABD’nin Türkiye’ye ayar vermek için yaptığı saldırılar bize hasar verse de kendisinin dişleri dökülmüştür. Görkemli karizmasını çizdirmiştir. Bundan sonra olur olmaz üzerimize gelemeyecektir. Gelmeye çalışırsa da yoğurdu üfleyerek yiyecek, emirler yağdıramayacaktır. Terbiye edilmiş bir şekilde gelecek: “Türkiye yine bizim bu isteğimizi reddeder mi” diye düşünecektir.

 

Tam bu durumda ne yapmak lazım? Ortaklığından zarardan başka hiçbir hayrını görmediğimiz okyanus ötesi bu devletten yavaş yavaş kendimizi kurtarmamız gerekiyor. Son atış olan salvoları bir bitsin, bize karşı eteğindeki taşları bir bir döksün, tüm kozlarını oynasın, son mermisini atsın; biz bunları azim ve gayretle, bir ve beraberlik içerisinde soğukkanlılık örneği göstererek savuşturalım, yıkılmayıp ayakta kalalım. Ardından ya iki bağımsız devlet gibi çıkar ortaklığına dayalı masaya oturalım, ya da vuralım tekmeyi, işimize bakalım. Bir daha ne o bizim yanımıza, ne de biz onun yanına gidelim. Canın cehenneme diyelim. Verilmiş sadakamız varmış deyip yolumuza devam edelim.

 

ABD ile tüm ilişkilerimizi keselim, ortaklığı bozalım derken bu öneri bize çok absürt gelebilir. Elbette iç içe geçmiş ilişkiler bugünden yarına birden bitmez, bitirilemez. Devam eden bir evlilikte bile bir ayrılık meydana geldiğinde ilişkiler birden bitmez; zamanla sona erer. Her yönünle iç içe geçmiş Türk-Amerikan ilişkilerinde önce bir seviye yakalanabilir, mesafe konabilir. Türkiye bunu yapabilirse nasıl ki Kurtuluş Savaşında verdiğimiz bağımsızlık mücadelesi dünya mazlumlarına örnek olmuşsa bu tavrımız da örnek olacak ve dünya devletlerinin kurtuluşu olacaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.