Ağustos ayında ekonomik krize sürüklenmemiz için paramızın dolar karşısında değer kaybetmesi üzerine az oynanmadı. Freni özellikle patlatılan bir kamyonu üzerimize salarak ekonomik yönden uçuruma yuvarlanmamız istenmişti. Hatta bu süreçte 1 $ 7,15 seviyesini gördü. Şükür ki doların ateşi söndü veya söndürüldü.
Paramız üzerine oynanan oyun -şimdilik- durdu ve piyasalar rahat bir nefes aldı. Ekonomik veriler iyiye doğru gidiyor. Ama tam anlamıyla rahatladığımız söylenemez. Çünkü ülke hala bu girdaptan kurtulmuş değil. Bir silindir gibi üzerimizden geçen doların bıraktığı enkazın altından çıkmak kısa zamanda kolay görünmüyor. Doların ateşi sönmekle beraber zamlanan ürün ve eşyalarda bir inme söz konusu değil. Vatandaş yüksek fiyatlarla cebelleşiyor. Paramızın erimesiyle alım gücümüz azaldı. Anlayacağımız ekonominin verdiği tahribatın yükü hala vatandaşın üzerinde.
Hükümet, başlattığı enflasyonla topyekûn mücadele adı altında firmaları fiyatlarında indirime davet ederken kendisi de bazı ürünlerin KDV ve ÖTV oranlarında indirime gitti. Uzun bir süre akaryakıt fiyatlarını vatandaşa yansıtmadı. Kamuda tasarruf dönemini başlattı. Devlet ve millet el ele verdikten sonra bu ekonomik girdaptan inşallah en kısa zamanda kurtulacağız. Ama tüm bu yapılanlar yeterli mi? Bence yeterli değil. Bu süreçte kimin gücü neye yetiyor, kim neyinden feragat edebilecekse onu yapması gerekiyor. İsterseniz dilimin altındaki baklayı çıkartayım. Zaten bende bakla ıslanmaz.
Malumunuz Mart 2019 seçimlerine doğru gidiyoruz. Tüm partiler adaylarını ya belirlediler, ya da belirleme aşamasındalar. Adaylarını tam netleştirdikten sonra meydanlar yeniden ısınacak. Çünkü birkaç belediye daha fazla kazanmak için siyasi partilerimiz miting başta olmak üzere bir dizi propaganda dönemine girecekler. Gazetelerin yazdıklarına göre hazine yardımı alacak partilerimizin hesabına seçim yardımları aktarıldı bile. Hazineden çıkan para az-buz bir para değil. Bu paralar seçim zamanı partilerimiz tarafından afiş bastırma, miting yapma, araç kiralama, ulaşım vb yollarda harcanacak. Şimdi taşın altına ellerini koyma sırası siyasi partilerimizde. Bence yapacakları bu yardımın önemli bir miktarını “Biz bu ekonomik darboğazda miting yapmayacağız, afiş vb bastırmayacağız, gazete ve televizyonlara reklam vermeyeceğiz” diyerek hazineye geri vermeleridir. Şayet böyle yaparlarsa ben buna samimiyet derim, ülkeyi düşünme derim, memleketi seviyorlar derim. Bu seçimde tek yapacakları televizyon, sosyal medya gibi yollarla propagandalarını yapmaları olacaktır. Biz her ne kadar her seçimi bir memleket meselesi görüp genel seçim havası içerisinde değerlendirsek de bu seçim mahalli bir seçimdir. Yerinden yönetim anlamında yerel temsilcilerimizi seçeceğiz. Bırakalım seçtiğimiz adaylar başkanı olacakları mahalde adam adama markaj uygulayarak kendilerini ve yapacaklarını tanıtsınlar. En az masraf hangi propaganda ile yapılıyorsa onu uygulayalım bu seçimde. Halkımız zaten her partinin düşüncesini biliyor. Üstelik ramazan demedik erkene aldığımız bir seçimi daha haziran ayında yaptık. Tekrar tekrar yollara düşüp miting gibi demode olması gereken yöntemlerle vatandaşa ulaşma yollarını terk edelim. Üstelik bu yol ile siyasilerimizin sesleri kısılmayacak, yorulmayacaklar, şehirlerimiz mitingler dolayısıyla trafik ve gürültü kirliliği çekmeyecek, yollarımız kapanmayacaktır.
Var mısınız siyasilerimiz bu dediklerimi yapmaya? Haydi gösterin vatanseverliğinizi! Haydi gösterin samimiyetinizi! Çünkü zaman samimiyet sınavından geçme zamanı şimdi!