Sendikal Mücadele Bir Fazilet Yarışı Olmalı

Ramazan Yüce

2002 yılının şubat ayı idi. Büyük bir ilimizde görev yaparken birkaç öğretmen arkadaşla bir görüşmemiz oldu. “Sendikal faaliyet yapıyoruz. Şube açabilmemiz için kırk üyeye ihtiyacımız var. Bulamazsak açamıyoruz” dediler. Kendilerine “Adıyaman’da çalışırken üye idim. Üyeliğim il değiştirince sona ermiş durumda. Burada üye olmayı düşünmüyordum ama mademki kırk üyeye ihtiyacınız var. Şube açabilmenize katkım olsun, beni üye yapabilirsiniz” dedim ve üye oldum.

Çalıştığım okulda tek üye olarak görev yapıyorum. Mesai arkadaşlarımdan üye olduğum sendikamın adını duyan “Bu sendika da nereden çıktı, adını hiç duymadık” hayretlerini çok işittim. Kısa zamanda çoğu kimse sendikanın adını bilmese de sendikamın adı “dinci sendika” olup çıkmıştı. Çünkü duyan böyle bir anlam yüklemişti sendikama.

Aranan kırk üye bulunmuş ve şube seçimi yapılma zamanı gelmişti. Mevcut yönetim görevini üstlenenlerin karşısına alternatif bir liste de çıkmıştı üstelik. Gecikmeli de olsa oy vermeye gittim. Seçimlerin yapıldığı yerde az da olsa tanıdığım kimselerin yüzü asık, moralleri bozuktu. “Hayrola hocam! Bir durum mu var, bu gerginlik neyin nesi” dedim. “Az önce sandık başında tartışma çıktı, bizden falan ile onlardan falan arasında itiş kakış oldu. Hatta bizimkine ‘ş…’ dedi şu kimse” dedi bir tanıdığım. “İyi olmamış bu yapılan. Keşke böyle olmasaydı. Ben sendikacılığı bir fazilet yarışı olarak görüyordum. Hala da öyle görüyorum. Bu arkadaşlar ‘Ben sendikamı bir adım ileriye taşıyacağıma inanıyorum. Bunun için bu göreve talip oldum’ diyerek bir yarış içerisine girmeleri ve bu yarışın baştan sona centilmenlik üzerine yürümesi gerekiyordu. Ama gördüğüm kadarıyla bu arkadaşlar birbirine belden aşağı vurmaya başlamışlar. Kusura bakmayın ben bu kavgada bir fazilet yarışı sezgisi edinemedim. Kimseye oy vermeyeceğim, size kolay gelsin” dedim ve oy vermeden ayrıldım oradan.

2002’den itibaren çalıştığım o büyük ilden bir başka büyük ile geldim. Çalıştığım ilçede yine seçim vardı. Yapılan seçimlerde alternatif adaylar çıktı. Mevcut yönetim kaybetti. Seçim centilmence geçmedi. Araya kırgınlık ve küskünlükler girdi. Benim desteklediğim yönetim göreve gelince eski yönetim kadar bile iş yapmadı/yapamadı, iyi bir sinerji yakalayamadı.  İlçede kaldığım süre içerisinde kazanan ve kaybeden yönetim arasında mekik dokudum, onları bir araya getirmeye gayret ettim. Aracı olarak -aracı yer dayağı misali- zaman zaman darbelere maruz kaldım. Ama önemli değildi. Çünkü önemli olan birliktelikti benim için. Aradaki kızgınlık ve küskünlükler kalksa da kırgınlıklar kaldı maalesef.

Üyeler arasında seçim zamanı ufak tefek atışmalar olsa da sendikam ve sendikamın bağlı olduğu konfederasyon bir siyasi partinin de rüzgarıyla Türkiye’nin üye yönünden en büyük STK’ı oldu. Dün üye olmaya çekinenler grup grup üye olmaya başlamıştı. Tüm iş kollarında yetkili oldu.

Ardından 2014 yılında il merkezinde yapılan seçimleri gördüm. Burada da alternatif adaylar çıkmıştı. Baktım taraflar sosyal medyadan birbirine atıp tutuyor. Dilim döndüğünce tarafları sükûnete davet ettim. Kendimce yazıp çizdiğim etik değerleri paylaştım. Seçim zamanı gelince gidip uygun gördüğüm adaylara oyumu da verdim. Sonuç yine kırgınlık, kızgınlık ve küskünlük oldu maalesef.

Gördüğünüz gibi kaç tane seçim görmüşsem ve seçimde eğer mevcut yönetimin karşısına birileri rakip çıkmışsa sonu hiç tatlı olmadı. Gördüğüm içinde bulunduğum hiçbir seçimde maalesef hayalimde olan ‘Fazilet veya erdem’ mücadelesi oluşmadı. Kazanan yerini sağlamlaştırırken geride yine küskünler ordusu kaldı.

Ne var bu sendikacılıkta bunu da anlamış değilim. Yönetime gelen gitmemek üzere geliyor, birileri de ısrarla gelmeye çalışıyor. Belki de beceriksizliğimdendir üyelik dışında ne delege ne de yönetim görevine talip oldum. İşin iç yüzünü bilmediğimden olsa gerek bu koltuğa ölümüne yapışmak, bir başkasının gelmesine geçit vermemek ve yönetime gelmek için ısrar etmeyi çok anlamış değilim. Ne var ki burada? Bir rant mı var? Bir paylaşım mı var? Ben daha iyi yönetirim/yöneteceğim mücadelesi midir? Maalesef anlayabilmiş değilim. Çok da anlamak istemiyorum.

Gönül ister ki yapılacak yeni seçimler bir erdem mücadelesi olsun; kırgınlık ve küskünlüklere yeni kapı aralamasın. Kim gelirse gelsin amaç sendikada sendika ile üyeler arasında bir aidiyet duygusu oluştursun ve sendikayı layık olduğu şekilde yönetsin.  Üyeler de gönül rahatlığı içerisinde "Ben falan sendikanın mensubuyum" diyebilsin.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.