Şehitler ve şahitler ülkesi

Ramazan Yüce

Milli şairimiz Mehmet Akif, İstiklal Marşı'nda "Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda" diyordu ya, işte biz Anadolu olarak bu anı yaşıyoruz milletçe. Parkımız şehitler parkı, köprümüz şehitler parkı, tepemiz şehitler tepesi. Yurdun her bir köşesine, her bir toprağına şehidin kanı düştü. Ülkenin adı “Şehitler ülkesi” olarak değiştirilse yeridir.

 

Hiçbir ev, hiçbir hane kalmadı ki şehit vermesin. Gün geçmesin ki; aklını kiraya vermiş, dış güçlerin maşası, kancık bir piyonun canlı bomba eylemine şahit olmayalım. Ahzap süresi 23.ayeti yaşıyoruz hep beraber: "Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir." Biz gidenlerin şehadetine şahit olanlarız geride kalanlar olarak.


Bu ülkenin, bu milletin kaderi oldu kör bir kurşuna hedef olmak. Binlercesi şehit oldu, milyonlarca kişi de sırasını bekliyor. Biz bekliyoruz beklemesine de, düşman belli değil. Ne zaman, nerede ortaya çıkacağı...hangi kalleşliği yapacağı...hangi masumlara isabet edeceği? 


Geçen cumartesi şehadet şerbetini içen 44 delikanlının ardından bu cumartesi de 14 masumumuz Allah'a yürüdü. Nöbeti,  ardından kalanlar devraldı. Tıpkı Mute'de olduğu gibi: Zeyd şehit oldu, bayrağı Cafer devraldı, o şehit olunca Abdullah girdi devreye. O da şehit düşünce Halit komutayı üstlendi. İnanın o da şehit düşseydi ardından bir babayiğit bayrağı devralacaktı. Az sayıda bir topluluğun sayı ve materyal bakımından koca bir orduya galebe çaldığının destanıdır Mute. Halihazırda Mute Savaşının başlarını yaşıyoruz. Ölen,  cennetin en üst mertebesinde makamına gidiyor, kalanlar da sırasını bekliyor. Bakmayın bizim onlara ölü dediklerimize. Biliyoruz ki onlar ölü değildir, “bilakis diridirler.” Tek farkı vardır bu savaşın. Günümüz düşmanı sinsidir, kalleştir, kahpedir, mert değildir, kaypaktır, haindir, aklını kullanmayan kiralık katildir, maşadır. Bizim masumlarla beraber ölür. Bizimkiler Cennete giderken o ise pisi pisine niyazi olur. Yani Cehennemi boylar. Görüntüsü iki ayaklıdır, insana benzer. Ama hiç insanlıktan nasibini almamış, hayvandan daha aşağı, zelil ve rezil bir yaratıktır. Canavar deriz ya. İşte öyle biri. Böyleleri ukba alemde yanarken onları seyretmeyi ne kadar isterim bir bilseniz. Onların yanışını seyrederken “yazık” deyip acıyan çıkarsa kendi elimle o alevli ateşin içine yuvarlamayı, “anam” dedikçe “anan ya” demeyi ne kadar isterim bir bilseniz. 


Şehidim! Yolun açık olsun, makamın cennetin zirvesi olsun. Gözün arkada kalmasın. Biz bu insan görünümlü müsveddelerin hakkından geleceğiz. Belki daha bedeller ödeyeceğiz ama er veya geç biz bunlara ve ağa babalarına hadlerini bildireceğiz. İçin rahat olsun. Şehadetin mübarek olsun. 


Sen makamına gidince oraya senden önce gidenler: "Dünyada ne var ne yok" diye sorarlarsa (ki sormazlar. Çünkü onlar görüyorlar burayı.) “Dünya bıraktığınız gibi kan ve gözyaşı devam ediyor. Eski mert insanlar kalmadı, insanlık son anlarını yaşıyor. Her yer kan ve gözyaşı. Gözü dönmüş caniler topluluğu masum insanları yok etmekle meşguller. İnsanlığından utanan bu vampirler kendisiyle beraber çoluk çocuk herkesi yok ediyor." de.  


İnsanlıktan bihaber bu gözü dönmüş vahşiler ve onlara akıl hocalığı yapanlar için yaşasın Cehennem! 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.