Padişahlığa Özenmeyen Var mı İçimizde?
Bakmayın siz zaman zaman padişahlık sistemini eleştirdiğimize: "Yok padişahlar tek adamdı, despottu; dediği dedik, astığı astık idi. Genellikle babadan oğula geçen bir sistemdi. Bu sistemde vatandaşın söz hakkı yoktu. Padişahın sözü kanundu, her şey onun iki dudağı arasındaydı. Ölünceye kadar tahtta dururdu." der, ardından "Bereket, cumhuriyet kuruldu da monarşiden kurtulduk" deriz.
Yaptığımız bu eleştirilerde haklı mıyız? Halkıyız elbet. Çünkü saltanatın savunulacak bir tarafı yok. Yaptığımız eleştiri de bir durum tespiti. Şimdi izin verirseniz tespitlere devam edelim.
1923'de saltanatı kaldırarak cumhuriyeti kurduk, seçimler yaptık, vekiller ve cumhurbaşkanları seçtik, Peki seçimler yaparak saltanattan kurtulduk mu? Pek sayılmaz. Çünkü bu ülkeyi yönetmeye talip hemen hemen herkesin bilinçaltında padişah olma, tek adam olma, ebedi olma hayali hep olmuştur. Mesela Mustafa Kemal, karşısında hiç aday olmadan Meclisin oyuyla 4 dönem cumhurbaşkanı seçilmiştir. Toplamda 15 yıl cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Genç yaşta vefat etmemiş olsaydı kuvvetle muhtemel karşısına aday çıkmadan daha uzun süre cumhurbaşkanı olacaktı. Atatürk, Cumhurbaşkanı iken biri karşısına aday olarak çıkmaya cesaret edebilir miydi? Öyle zannediyorum, kimse aday olamazdı.
Atatürk'ün vefatının ardından tek aday olarak gösterilen İsmet İnönü, çok partili sisteme geçinceye kadar aralıksız 12 yıl cumhurbaşkanı olmuş ve partisi tarafından ölünceye kadar partinin değişmez genel başkanı ve Mili Şef ilan edilmiştir. Dış baskı olmasaydı İnönü, çok partili sisteme geçmeyecek ve ölünceye kadar başımızda cumhurbaşkanı kalacaktı. Seçim mi? Problem değil, tek aday olarak onaylanmış sadece. Çok partili sistemden sonra muhalefete düşmesine rağmen siyasette mücadele etti. Eğer partisi yeniden iktidara gelebilseydi, yeniden cumhurbaşkanı olmaktan geri durmazdı.
60 ihtilâlı olmasaydı 10 yıl cumhurbaşkanlığı yapan Celal Bayar, görevine devam edecekti.
Aradakileri geçelim. Bunlar, Anayasa ile sınırlandırılmasaydı belki de gitmeyeceklerdi. Süresi dolanlar da görevlerini bırakıp giderlerken üzüntüleri görülmeye değerdi.
İlk üç cumhurbaşkanında olduğu gibi şu anda partili bir cumhurbaşkanı var: Erdoğan. Üstelik halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı. Seçilirken de karşısında adaylar vardı. Belki de ilk demokratik cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası cumhurbaşkanı seçildi. 5 yıl olan süresi bitince öyle zannediyorum 2.beş yıl için de aday olup belki de tekrar seçilecek. Halihazırda başka partilerden karşısına aday çıkabiliyor iken partisinden "Ben de adayım" diye karşısına çıkabilen olur mu Erdoğan'ın? Sanmam. Ne şansı olur ne de cesareti. Yetkilerine gelince tek partili sistemin cumhurbaşkanları olan Atatürk ve İnönü gibi hem partisine hakim, hem ülke siyasetine hakim. Sözünün üzerine kimse söz söyleyemez. Süresi bitince Erdoğan siyasetten çekilir mi? Sanmam. Bekleyip göreceğiz. Çünkü siyasette bir gün bile uzun sayılır. Yarın çok şeylere gebedir. Süre bitiminde köprünün altından çok sular akabilir.
Sözün özü 1. 2. ve sonuncu cumhurbaşkanları partili ve tek yetkili. Bugüne kadar olmasını isteyip de dedikleri olmamış değildir. Tıpkı ülkeyi babadan oğula yöneten padişahlar kadar etkili ve yetkinler. Bir dedikleri ikiletilmez. Buradan benim çıkardığım, ülke ister mutlakiyet, ister cumhuriyet ile yönetilsin bizdeki kişilere bağlı saltanat düşüncesi değişmiyor. Belki tek farkı, saltanatta dayatma var ise cumhuriyette ikna yöntemi ya da Meclis çoğunluğuna güvenme düşüncesi vardır. Sonuçta her ikisinde de gelen, gitmemek üzere görevini ifa etmektedir. Süresi bitip gitmek zorunda kalırlarsa en büyük hayıflanmaları bir süre sınırının olmasına olur.
Yukarıda örnekler verirken isimlere yer verdim. Örnek verirken amacım, cumhurbaşkanlığı yapan kimseleri eleştirmek ve ayıplamak değildir. Niyetim bir durum tespiti idi. Seçildiği zaman gitmemek üzere görev yapanlara da kızmıyorum. Aynı durumda olsaydım, kuvvetle muhtemel ben de gitmemek üzere bu devletin başında olur, sözümün üzerine söz söylemezdim herhalde. Çünkü bende de her Türk vatandaşında olduğu gibi padişahlık özlemi var. Sistemin adı ister cumhuriyet, ister mutlakıyet olsun, kitabına uydururdum. Çünkü bizim ülkemizde yerleşmiş kurum kültürü yoktur; kişilere bağlı, onları başta tutmaya yarayan kişi siyaseti vardır.
Anlatmak istediğim, ülkeyi ister yöneten olalım, ister bu ülkenin siyasetten uzak bir bireyi olalım, hepimizin içinde -karşı çıksak da- bir padişahlık özlemi var. Özellikle Doğu toplumlarında durum budur. Biz, süresi bitip arkasına bakmadan çekip giden ABD başkanlarına benzemeyiz. Konan kural, yasa veya Anayasayı bile kendi lehimize olacak şekilde değiştirmekten geri durmayız. Yeter ki yerimizde kalalım.
Bilmem meramımı anlatabildim mi? Ben biraz anladım gibi. Umarım size de anlatabilmişimdir.