"Hayırlı geceler abi, odunumuz bitti. Çok üşüdük, 4 tane odun aldık. Hakkını helal et, öğrenciyiz." yazılı bu not Kastamonu’nun Taşköprü ilçesindeki bir caminin odunluğuna bırakılmış ve 13/11/2016 tarihli görsel ve yazılı medyada haber olarak yer aldı. Anlaşılan yüksek okulda okuyan üniversite öğrencileri olsa gerek bu notu bırakanlar. Üniversite öğrencileri genelde ilk yıl kendilerine yurt çıkmış ise orada kalır, yurtta edindikleri birkaç arkadaşla birlikte ikinci dönem ya da ertesi yıl eve çıkarlar. Sanırım bu gençler de evde kalan türünden.
Gurbette okumak, maddi imkanları kıt olan öğrenciler için daha bir zordur gerçekten. Bu gençler bıraktıkları notla Türkiye gündemine geldiler. Dört odunla sabahı bile geçiremezler. Evin soğuğu biraz kırılır o kadar. Ya ertesi günler bu gençler ne yapacaklar? Haydi yakacak bir şekilde temin edildi diyelim. Ya diğer giderleri ne olacak? Kira parası, yiyecek, içecek, elektrik, su harcamaları var daha geride. Herhangi bir yerden odun-kömür alamadan geceyi soğuk bir ortamda yorgan veya battaniyesine sarılarak geçiren daha nice gençlerimizin türlü türlü hikayeleri vardır kim bilir?
Gençlerimizin bazılarının maddi açıdan imkanları iyi olabilir ama bu ülke insanının okuyanlarının ekseriyeti maddi imkanlardan yoksun maalesef. Ailesinin saçını süpürge ederek gönderdiği harçlığı kıt kanaat, ucu ucuna denk getirmeye çalışır çoğu. Hatta bazıları okuldan arta kalan diğer zamanlarında part time çalışırlar bile. Kimi de okuyamayıp bırakır gider. Kimi okuyabilmek için bazı vakıf ve derneklerin şemsiyesine girer. Evinde, yurdunda kaldığı gruba karşı hayat boyu minnet borcu duyarak yaşamaya devam eder. Kimi gönüllüsü olur bir müddet sonra. Kimi de içine sinmese de gördüğü iyilik karşısında boynunu büker. FETÖ ve PKK'nın bu şekilde kendisine eleman yetiştirdiği kişilerin sayısı az değildir. Değerlendirmemi abartılı bulanlar için Ömer Seyfettin'in 'Diyet' isimli hikayesini hatırlatmak isterim...Nasrettin Hoca'ya biri ıslanmasın diye şemsiyesini vermiştir. Şemsiyeden dolayı yağmurdan ıslanmaz ıslanmaya. Ama şemsiyeyi veren her gördüğünde hocanın başına kakar, olayı hatırlatırmış: "Hocam o gün benim şemsiyem olmasaydı, senin halin nice olurdu" diye. Bir, iki, üç... derken hoca dayanamaz. Elbisesi ile birlikte havuza atlar: "İşte böyle olurdum, tamam mı" der. Her kıt kanaat okuyanlar kötü niyetli grupların eline düşer anlamı çıkmasın dediklerimden. Ya da her vakıf, dernek öğrencilere yaptığı iyiliği durmadan başa kakar anlaşılmasın. Her vakfı, her derneği, her camiayı kasdetmesem de maalesef geneli, yaptığı iyiliğin karşılığı olarak bir ömür boyu kendisine hizmet beklemektedir.
Öğrencilerin, özellikle gurbette okuyan üniversite öğrencilerinin bazı kötü niyetli grupların eline düşmemesi için devlet KYK vasıtasıyla burs ve kredi vermektedir. Eskiye oranla verilen burs-kredi yaraya merhem olmaktadır. Yeterli mi? Değil maalesef. Bunun yanında vakıf ve dernekler, STK'lar, firmalar, kişiler vs öğrencilere burs vermektedir. Öğrencinin bu şekilde desteklenmesi takdire şayan gerçekten. Yerine ve hedefine varan en güzel sadakadır bu. Bizim insanımız veriyor. Allah hayırlarını kabul etsin. Fakat devletin dışında verilen bursların dengeli bir şekilde dağıtıldığı kanaatinde değilim.
Bana günümüzde yapılabilecek en iyi hayır nedir dense hiç tereddütsüz üniversite öğrencilerine burs vermek derim. Ayette zekat verilmesi gereken sekiz sınıftan olan "ve'bnis-sebil" yani 'yolcular' sınıfına öğrencilerin de girdiğini düşünüyorum. Yukarıda dedim ya verilen burslar dengeli değil diye. Bazı öğrenciler vardır 5-6 yerden burs alır, bazıları ise ailesinden gelen ve devletten aldığıyla yetinir. Tıpkı sermayenin belirli ellerde dolaştığı gibi bazıları burs ile ihya olurken diğerleri de havasını alıyor. Hatta bildiğim biri, öğrenci iken aldığı burslardan dolayı okuduğu ilde bir arsa aldığını söylemişti bana.
Okuyan öğrencilerin kötü niyetli kimse ve grupların eline düşmemesi için iyi bir arazi çalışması yapılmalı, vakıf ve derneklerden burs verenler bir araya gelerek ortak bir burs fonu oluşturup burs verme kriterleri belirlemelidir. Burs verilen öğrenci, aldığı burstan dolayı asla minnet duygusu hissetmemeli ve çekmemelidir. İsteyene burs vermekten ziyade isteyemeyen ihtiyaç sahibi kişilerin tespit edilmesi sağlanmalıdır. Devlet dışındaki burs verenler bir araya gelemez, herkes kendi seçtiğine verir deniyorsa devlet, verdiği kredi miktarını kredi alacak kişinin istediği miktara çıkarabilir. Nasılsa kredi geri ödemelidir. Borç yiyen kendi kesesinden yer. Birilerinin tuzağına düşmektense bu yöntem uygulanabilir. Ayrıca devlet 657'ye tabi personeli için yaptığı çocuk yardımını yeniden gözden geçirmelidir. Bildiğim kadarıyla devlet, 0-6 yaşındaki çocuğu katlamalı çocuk yardımı yaparken 7 yaşından sonra ise sembolik bir yardım yapmaktadır. Halbuki esas masraf çocuk büyüdükçe artmaktadır. Bütün mesele sadece bez ve mama değildir...
Serdettiğim önerilerimin uygulama imkanı olmayabilir. Ne öneride bulunulursa bulunulsun ama mutlaka gençlerimizin ekonomik sıkıntıdan dolayı yakın zamanda gördüğümüz hala yaralarını saramadığımız durumlarla karşılaşmamaları için uygulanabilir çözümler ortaya konmalıdır. Malumunuz tabiat boşluk kabul etmez. Yoksa daha çok ağlarız...