Beş duyu organımdan biri olan koku alma duyum tam işlevini yerine getiremiyor. İyi-kötü hiçbir kokuyu hissetmiyorum. Mutfak tüpü açık kalsa haberim olmaz. Çünkü burnum koku almıyor.
Burnumun koku almaması iyi mi kötü mü bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var, evde tek başına olsam duman veya ateşi görmediğim müddetçe evin yandığından haberim olmaz. Bu, işin kötü yönü! Bir de iyi yönü var: Çoğu kimse bir koku hissettikleri zaman "Etraf ne pis kokuyor" der ve burunlarını tıkarlar. Benim böyle bir derdim yok. İs kokusu geliyormuş, çöp pis kokuyormuş, çorap kokusu varmış. Hiç umurumda olmaz. Yanımdakiler "Sana gelmiyor mu koku" dediklerinde bir doktora gitsem iyi olacak derim. Sonradan da vazgeçerim. Şükür öldürücü bir hastalık değil. Ama bugün burnumun koku almamasından memnun oldum. Şükür ki burnum koku almıyor dedim. Yoksa işim vardı, ağrımaz başımı sürekli ağrıtacaktım.
Nereden gittiysem bugün öğle namazını cemaatle kılmak için camiye gittim. Sünneti kıldım. Kametle beraber farz için en önde saf tuttuk. Tekbiri aldık, imama uyduk. Sol yanıma biri geldi. Gelmesiyle beraber bir koku gelmeye başladı. Ne oluyor? Yoksa burnum koku mu almaya başladı, iyileştim galiba dedim. Ardından annah dedim Konyalı tabiriyle. Çünkü durulacak gibi değildi. Gelen koku sarımsak kokusuydu. Ölür müsün, öldürür müsün? Namazı bozup arka tarafa geçmeyi düşündüm. Bu sefer namazı ifsat etmiş olacaktım. Ha gayret imam! Ne olursun biraz hızlı kıldır şu namazı dedim. Nerde? Zira imam rahattı. Nasılsa sağında, solunda kimse yoktu. Namazı bozmadım ama anamdan emdiğim süt burnumdan geldi. Nefes almadan dursam belki koku gelmez dedim. Nafile! Ben rahatsız oldukça üstüme üstüme geldi maalesef koku. Namazı kıldım ama namaz mı kıldım, yoksa yanımdaki adamı mı düşündüm bilemedim. Herhalde kuruldu kurulalı dünya böyle eziyet görmemiştir. Ne çektiğimi bir ben bilirim bir Allah.
Yanımda namaz kılanın benim rahatsızlığımdan haberi olmadı. Tahiyyatı da benim duyacağım şekilde okuduğuna göre rahattı üstelik. Her zaman cemaate gelir mi bilmem bu 30'lu yaşlardaki adam. Belki de benim namazımı ifsat etmek veya sabrımı ölçmek için özellikle katıldı cemaate. Yanında ara sıra kucağına oturan ana kuzusu çocuğu olduğuna göre bu muhitin insanı olmalı bu arkadaş.
Camiye çocuğuyla beraber gelip samimi bir şekilde namazını kılan bu kişi, keşke cemaate katılmayı düşünmeden önce peygamberimizin "Kim şu sebzeden yani sarımsaktan yerse kokusu gidinceye kadar sakın mescitlerimize yaklaşmasın” sözünü okumuş, hayatına tatbik etmiş olsaydı ve camiye gelmeseydi. Bu durumda cemaat sevabı alamadım diye üzülmesine gerek yoktu. Belki de böyle durumda camiye gelmeyerek sevap bile kazanabilirdi. Çünkü peygamberimizin sakındırmasına uymuş ve insanları rahatsız etmemiş olacaktı.
Burnu koku almayan ben, burnumun direği kırılacak şekilde sarımsak kokusundan rahatsız olduğuma göre bu kokudan camideki diğer cemaat de nasibini almış olmalı. Yine “Burnum hiçbir koku almıyor, işlevini yitirdi” diye düşündüğün koku alma duyu organım tam fonksiyonunu yitirmemiş. Sarımsak kokusunu görünce benim burun yelkenleri indirdi ve pes etti örnekte gördüğünüz gibi.
Şimdi ben az da olsa burnumun bazı kokuları özellikle sarımsak kokusunu aldığına sevineyim mi, üzüleyim mi?