MESEM'lerdeki Ders Yükü ve Ders Saatleri

Ramazan Yüce

Biraz içinde olanlar bilirler ki Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) sanayi ve işyerlerinin çırak ve kalfa ihtiyacını gidermek için kurulmuş elzem kurumlardır. Haftanın 4-5 günü işletmede pratik eğitim alan bu öğrenciler, haftada bir gün mesleki eğitim merkezlerine giderek teori ve genel kültür derslerini alıyorlar. 9.sınıftan 12.sınıfı bitirinceye kadar bu öğrencilerin ücret/harçlık/maaşları devlet tarafından ödeniyor.

Yine içinde olanlar bilirler ki haftada bir gün kurum veya okula giderek yüz yüze eğitim gören bu MESEM öğrencileri 10 saat yüz yüze ders görüyor, gerisini aynı günün akşamında uzaktan bağlanmak suretiyle yapıyor. Yani bu çocuklar bir günde yüklü ders görüyor ve ders saatleri de diğer okul türleri gibi 40 dakika.

Açıkçası haftada bir gün 10 saat yüz yüze, gerisini aynı gün uzaktan bağlanmak suretiyle ders yapmak ve her ders saatini 40 dakika olarak belirlemek çocuk ve öğrenci psikolojisini ve pedagojiyi göz ardı etmek demektir. Çünkü hem ders yükü hem de ders saati bu öğrenciler için çok ağırdır. Çünkü,

Bu öğrenciler tıpkı diğer okul türü öğrencileri gibi öğrenci olsa da veya kabul edilse de bu öğrenciler haftanın diğer günlerini işletme ve işyerlerinde geçirdiğinden, teşbihte hata olmasın, bu çocuklar sanayi veya işletme çocuğudur. Okula haftada bir gün misafir öğrenci gibi gelen kişilerdir. Dersle pek alakaları yoktur. Akademik başarıları düşüktür. Okumayı, kitap taşımayı, kalem bulundurmayı pek değil, hiç sevmezler. Ders dinlemek onlara çok zor gelir. 40 dakika sırada hareketsiz oturmak onlar için en büyük eziyettir.

Haftada bir okul ya da kuruma getirttiğimiz bu sanayi çocuklarına, bir günde on saati yüz yüze, geriye kalanı ev ya da işyerinde uzaktan ders işlemek “Papaz ve Seyis” hikayesini aklıma getirdi.

Bilirsiniz, papaz vaaza hazırlanıp kiliseye geçmiş. Bakmış ki kilisede sadece bir kişi var. Şaşırır bu duruma. Halbuki kilisenin hınca hınç dolu olmasını bekliyormuş.

Tek cemaate, vaaza hazırlanıp burada konuşacaktım. Görüyorum ki sadece sen gelmişsin. Bu durumda ne yapayım, vaaz vereyim mi, vermeyeyim mi demiş.

Adam, efendim, ben seyisim. Atlardan anlarım. Vaazdan anlamam. Yalnız tüm aylar kaçsa geriye kalan bir ata yem vermemezlik yapmazdım deyince, papaz, o zaman anlatayım demiş.

Papaz anlatmış da anlatmış. Anlattıkça coşmuş. Vaazı bitirmek bilmemiş. Haliyle seyis de sıkılmış bu uzun vaazdan.

Papaz vaazını nihayet bitirir ve seyise, nasıl buldun vaazımı demiş.

Seyis, efendim, dedim ya ben seyisim. Vaazdan değil, sadece atlardan anlarım. Yalnız şu var ki tüm atlar kaçtı diye geriye kalan tüm yemi bir ata yedirmezdim demiş.

O hesap biz de haftada bir bulduk diye teşbihte hata olmasın, tüm dersleri öğrencilere bir günde vermeye kalkıyoruz.

Haliyle bu tür yoğun ders yükünden verim alınamayacağı açıktır.

Bu durumda ne yapmak lazım. Ders yükünü asgari seviyeye çekilmesinde ve ders saatlerini de 40 dakika yerine 30 dakikaya indirilmesinde yarar görüyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.