Merkezî Sınavlarda MEB, Hanya ise ÖSYM Konya'dır

Ramazan Yüce

Eğitim ve öğretimde sorunumuz var. Sorun çok yönlüdür. Bunlardan biri de iyi bir ölçme-değerlendirme standardına sahip olmayışımızdır.  ÖSYM ve MEB tarafından yapılan sınavlar bile ölçme ve değerlendirmedeki objektif olmayan kriterlerimizi ortaya koymaktadır.

 

2016-2017 öğretim yılı ikinci TEOG sınavında tüm sorulara doğru cevap veren öğrenci sayısı on yedi bin kişi. Aynı sınavın birincisine giren aynı öğrenciler içerisinde birinci TEOG sınavında tüm sorulara doğru cevap veren öğrenci sayısı ise altı yüz küsur kişi. MEB'in kendisinin yaptığı birinci ve ikinci TEOG sınavında bile ölçme ve değerlendirmede uçurum bulunmaktadır. Normal şartlarda birinci TEOG'da birinci sayısı daha fazla olması gerekirken ikinci TEOG'da birinci sayısı fazla çıkıyor. Çünkü ilk TEOG'da daha az konu varken ikinci TEOG'da öğrencilerin sorumlu olduğu konu sayısı daha fazla. Anladığım kadarıyla MEB, başarı çıtası düşmesin diye ikinci TEOG sorularını alabildiğine kolaylaştırmış. Üstelik birinci TEOG sınavına öğrenciler daha fazla asılırken ikinci TEOG için baharın gelmesiyle birlikte bir duraklama devresine girmesine rağmen ikinci TEOG'da öğrenciler daha başarılı. Sevinen sevinene. Velisinden, öğrencisine, okulundan milli eğitim yetkililerine varıncaya kadar herkes çıkan birincisine sevindi.

 

MEB'in yaptığı birinci ve ikinci TEOG sınavları ne derece başarıyı ölçer? Bunun mutlaka tartışılması gerekiyor. Fazla değil TEOG puanıyla bir liseyi kazanan bu öğrencilerin dört yıl sonrasında ÖSYM tarafından yapılan YGS ve LYS sınavlarına baktığımız zaman MEB'in başarısının abartıldığını, hormonlu olduğunu anlayabiliriz. TEOG'larda sayısız birincinin yerini YGS ve LYS'lerde birkaç kişiye bırakıyor. Üstelik ÖSYM'nin yaptığı sınavlarda sıfır çeken, puanı hesaplanmayan, barajı aşamayan öğrenci sayısı ise TEOG birincilerinden daha fazla olduğu ortaya çıkmaktadır. 

 

Devletin iki ayrı kurumunun yaptığı sınavlarda bir anormallik var. Ama hangisinde? Ya MEB abartıyor, ya da ÖSYM buduyor/doğruyor öğrencileri. Yapılması gereken sınavların tek merkezden, tek kurumun yapması şeklinde olmalıdır. Hasılı sınavları ya MEB yapsın, ya da ÖSYM. İşte o zaman ülkenin yaptığı sınavlarda eğitim ve öğretim karnemiz tam ortaya çıkar. Görünen MEB'in başarısızlığı kamufle ettiği, ÖSYM'nin ise kapatılan başarısızlığı ortaya çıkardığı şeklindedir.

 

İki kurumun yaptığı sınavların anormal olduğu, birbirine zıt kuralları barındırdığı görülecektir. MEB'in yaptığı sınavlarda bir soruya iki dakika süre verilirken ÖSYM bir dakikadan az fazla süre veriyor. MEB'de yanlış doğruyu götürmezken ÖSYM'de yanlışlar doğruyu götürüyor. MEB’de sınava giremeyen telafi sınavına girebiliyorken ÖSYM'de ise bırakın telafi sınavını, sınav başlamadan 15 dakika önce sınav yerine gelemeyen kapıdan geriye dönüyor. İki ayrı kurumun yaptığı sınavlar birbirini nakzeder olacağına birbirini tamamlayacak şekilde olmalıdır. Aynı menzile giden yolda bu kadar uçurum olmamalıdır.

 

Hasılı, öğrenci MEB’in sınavlarında sevindirilirken dört yıl sonrasında ise ÖSYM ile üzüntüye gark oluyor. Madem bir sevindirilip bir üzülecekse o zaman öğrenciler ilk önce üzülsün, sonra sevinsin. Çünkü ilk önce üzülen tedbirini alır, kendisine bir yol haritası çizer. 18’ine gelmiş bir genci üzdükten sonra o gencin kendisine yeni bir yol haritası çizebilmesi mümkün değildir, okumaktan ve üniversiteyi kazanmaktan başka çaresi de yoktur. 14/06/2017

 

Not: Bu yazı kaleme alındığında TEOG adı altında bir sınav vardı. Şimdilerde bu sınav kaldırılarak yerine konacak model üzerine çalışılıyor. Umarım MEB’in sınavlarıyla ÖSYM’nin yaptığı sınavlar arasındaki uçurumları kaldıran bir model gelir. TEOG’un yerine konacak ölçme ve değerlendirme, çocuklarımızın gerçek başarısını ölçen bir sistem olur.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.