“Birbirini yakından tanıyan ve birbirine karşı sevgi, dostluk ve anlayış gösterenlerden…bir işte bulunanlardan her biri” diye tarif edilir arkadaş. Dost ise; “Sevilen ve güvenilen yakın arkadaş, sıkı fıkı görüşülen kimse, gönüldeş. Aralarında iyi ilişki bulunan, iyi geçinen” kişidir. “Güvenebileceğimiz, sırtımızı dayadığımız ve bizi arkadan vurmayacak kişidir” arkadaş ve dost. Her türlü derdimizi, sıkıntımızı paylaştığımız, yediğimiz ve içtiğimiz ayrı gitmeyen kişi, sırdaş. İyi günde kötü günde her daim yanımızda gördüğümüz kişi.
Eski Türkler savaşırken sırtını bir ağaca, taşa ve veya kayaya vererek ok atma yoluna giderlermiş. Bu sırt dayanan taş kelimesi arka ile birleşerek arka-taş, sonradan arkadaş şeklini almıştır. Gördüğümüz gibi arkadaş kelimesi derin anlamlar içermektedir. Karşılıklı fedakarlıklar üzerine kurulur. Fikir ve ideal birliği vardır. Arkadaş ve dostlar birbirinin hatırını güderler. Hatta “Dost için çiğ tavuk yenir” şeklinde bir atasözümüz de vardır. Öyle dost ve arkadaşlar vardır ki, zamanla kardeşin bile önüne geçer. Birlikte aynı yola başvururlar, ölümüne giderler. Birliktelikleri o noktaya varır ki aralarından su sızmaz. Birbirlerine en önemli makamları altın tepsi içinde sunarlar. Çünkü dostlukları diğerkâmlık üzerine kuruludur. Bu durum dostları sevindirirken rakiplerini de üzer. Öyle bir zaman gelir ki bazen arkadaş ve dostlukların arasına isteyerek veya istemeyerek kara kediler, kırgınlıklar ve incinmeler girer. Yolları, idealleri aynı olmasına rağmen metotta ayrılıklar ortaya çıkar. Böylesi durumlar gerçek arkadaş ve dost için büyük bir sınavdır aslında. Rakiplerin arayıp da bulamadığı bir ortamdır.
Sınavı ilk zamanlarda iyi götürürler. Kırgınlıklarını pek belli etmezler. İş davaya zarar vermesin, dostluğa halel getirmesin diye bağırlarına taş basarak kendi kabuğuna çekilir. Zaman her şeyin ilacıdır diye düşünür. Bu sefer kendini kraldan fazla kralcı addeden silahşörler pardon kalemşör ve yorumcular çıkar. "Çıkıp konuşmuyor, görüşünü açıklamıyor, davasına ihanet ediyor, susması ikrarındandır. Bak hiç çalışmalara katılıyor mu? Davet edildiği halde gelmedi. Birilerinin adayı olacak, eski arkadaşlarına rakip olacak. Nankör bu. Bugünkü elde ettiği makamı kime borçlu olduğunu bir düşünsün. Arkadaşı olmadan bir hiç. Çıksın karşısına da boyunun ölçüsünü alsın..." gibi tahrik edici yazılar, yorumlar yaparlar. Güya bunu inandıkları davaya hizmet ettiklerini sanarak yapıyorlar. Bu tiplerin yaptığı kaş yapayım derken göz çıkarmaktır. Birilerine, bak ben seni ölümüne destekliyorum mesajı vermektir.
Bu tipler olayları basit ve yüzeysel düşünen kişilerdir. Kırgınlığı basit bir şey gördükleri gibi. Halbuki kırgınlık ve incinme vücudun yaralanmasından beterdir. Kolay kolay geçmez. Sonra insan dostuna kırılır, bir başkasına değil. Bu silahşörler araya girmese dostlar bir müddet sonra birbirlerinin gönlünü alır, yanlış anlaşılma varsa vüzuha kavuşturur. Onları bir müddet kendi haline bırakıp kendilerini dinleme fırsatı vermek gerekir. Birileri üzerlerine vazife olmayan işgüzarlığı bırakıp eğer bir iyilik yapmak istiyorlarsa en iyisi gölge etmemeleri de. Yok, biz mutlaka bir iyilik yapacağız diyorlarsa iki dargın insanı barıştırmada ne yapılması gerekiyorsa onu yapmalıdırlar. Onların arasını bulmak için gerekirse yalan söyleme yoluna gitmelidirler. İyilikte araya nifak ve fitne sokma yoktur. İyilik sırtını birine dayayarak diğerine vurmak değildir.
Son söz de kırgın olanlara! Davanızda samimi iseniz, birbirinizi dost ve arkadaş kabul ediyorsanız aranıza bir başkasının girmesine imkan vermeyin. Haydi, girdiler diyelim. Size düşen onların ağzının payını verip susturmaktır. Sizin vazifeniz değildir demelidir. Dostluk sadece bir arada iken birbirini savunmak, taltif etmek değildir. Küs ve dargın olduğun zaman ona laf söyletmemektir. Birbirinizin cenazesinde de olsa bir araya gelebilmektir. Kırgınlıkları rafa kaldırmaktır. Böylece aradaki buzları eritmiş olursunuz. Susarsanız gönül yarasını derinleştirirsiniz. Unutmayın ki bir yerde suç ve suçlu varsa hiçbir suç tek taraflı olmaz. İki tarafın da suçu vardır. Sadece oranları farklıdır. Bunun çözüm yolu da basın yoluyla mesaj ve beyanat vermek değildir. İletişim yolunu açık tutmaktır. Aradaki parazitlere söz söyleme fırsatı vermemektir.