Pazar akşamı Real Madrid ile Fenerbahçe Doğuş arasında oynanan Euro Lig basketbol final karşılaşmasını izlemek zorunda kaldım. Çünkü misafirlerim maç izlemek istediklerini söyleyince televizyondan bugüne kadar adını duymadığım bir kanalı açarak beraberce maç izledik. İzlediğimize de değmedi. Çünkü takımımız Real Madrid karşısında bir varlık gösteremedi. Sonunda maçı kaybettik ve basketbol şampiyonu olamadık. Kötü oynadığımız maçtan büyük fark yiyerek ayrılmadığımıza şükrettik.
Misafirlerim maçı izlerken ben de maçı izler gibi yaptım. Çünkü hem çok ilgimi çekmeyen bir oyundu basketbol, hem de oyuncuların koltuk altlarına gitti gözüm. Mübareklerin çoğunda koltuk altı tıraş diye bir şey yoktu. Koltuk altlarındaki kılları neredeyse yüzlerindeki sakal gibi olmuş. Bu maçı izledikten sonra bana basketbol nedir dense koltuk altı kıllarıyla oynanan bir oyun derim herhalde.
Basketçiler niye tıraş olmuyor acaba? Maç boyunca içimde kalan bu soru maçtan sonra da beynimi kurcaladı durdu. Saçı uzun oyuncu gördüm bugüne kadar, saçını bağlayanı da; saçını sıfıra vuranı gördüm, sakal koyanı da. Belki de izlemediğimden olsa gerek bugüne kadar koltuk altı kıllarıyla sahaya çıkanı görmemiştim. Misafirlerimin sayesinde kıllı oyuncuları da görmüş oldum. Hem de “Bak benim kıllarım seninkinden büyük” dercesine göstere göstere oynuyorlardı.
Sahi niye koltuk altı tıraşını olmuyor bu oyuncular? Zamanları mı yok, yoksa bu şekilde daha mı bir entel oluyorlar? Terle beraber koltuk altı kokunca rakip futbolcu kendilerine yaklaşamasın diye bir taktik mi güdülüyor? Ya da koltuk altı tıraşı kendilerine uğurlu geliyor veya daha fazla efor sarf etmelerini mi sağlıyor? Anladıysam harap olayım. Yakışıyor mu? Kimsenin kendisine yakıştırdığını sanmıyorum. Görenin seyir zevkini yok eden bir görüntü bu. Bu çirkin görüntü beni rahatsız etti de bir başkasını hiç rahatsız etmiyor mu acaba? Bugüne kadar kendilerini “tıraşınızı olun” diye hiç uyaran olmadı mı? Üzerlerinde forma ile dünya âleme koltuk altı kıllarını göstererek utanmıyorlar mı? Maçtan sonra bu basketçiler -öyle zannediyorum- nasıl oynamışım, nerede hata yapmışım diye defalarca oynadıkları maçı izler. Hiç mi dikkatlerini çekmiyor bu görüntüleri veya rakip oyuncunun koltuk altı kıllarını görünce ne kadar da çirkin görünüyor diye düşünmediler mi?
Haydi diyelim ki oyuncular, bu halinden memnun, kimseden çekinecek durumları yok, zaten çoğunluğu kıllı. Bunlarla aynı yatağı paylaşan eşleri de mi bir şey söylemiyor? Takımın koçu veya kulüp başkanı, “Tıraş olup öyle antrenmana gelin ve maçlara tıraşlı çıkın” diye niçin söylemez? Bu kulüplerin bağlı olduğu federasyon ne iş yapar? “Aferin evlatlarım, ne de uzun kıl büyütmüşsünüz” mü diyor?
Kişilerin özel hayatına karışmam. Ne şekilde hoşlarına gidiyorsa o şekil yaşarlar. Ama “Biz basketçiyiz, istediğimizi yaparız, kimse bize bir şey diyemez, kıllı kıllı da çıkarız meydanlara” diyorlarsa burada onlara bir dur demek lazım. Toplumların örfü denen bir şey var. Ayıp denen şey bunların lügatinde yok mu gerçekten?