Kaderi Suçlamayı Bırakalım Artık!

Ramazan Yüce

Toplumda ne zaman bir doğal afet olsa veya suç işlense, insanımızın yolu cezaevine düşse olayın niçin olduğunu incelemeden hemen “kader…kader kurbanı…kader mahkumu…demek ki kaderi böyleymiş…insan kaderini değiştiremiyor…Allah böyle yazmış…ne kötü kaderin varmış…” sözlerini çokça duyarız. Bu bakış açısı suçu kadere yıkmak ve insanı temize çıkarmaktır. Yani bu işte benim suçum yok, eğer suçlu arıyorsanız suç kaderimdedir, beni değil; kaderimi suçlayın demektir. İnsanın yaptıklarına kılıf bulmasıdır.

Allah evreni yaratırken üç çeşit yasa yaratmıştır. Bunlar: Fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasalardır. Gece ve gündüzün meydana gelmesi, yağmurun yağması, doğa olayları, mevsimlerin oluşması, Güneş’in doğup batması vs birer fiziksel yasadır. Bunlar yaratılırken kendisine ne görev verilmişse aynıyla vuku bulur, insanın dahli yoktur. Canlıların doğumu, gelişmesi ve ölümü ise biyolojik yasalara örnektir. Bu yasa da Allah’ın evreni yaratırken koyduğu ölçü çerçevesinde meydana gelir. Toplumsal yasa ise toplumun oluşum, gelişim, değişim ve çözülmesiyle ilgilidir. İnsanı ve hayatı ele alır. Buna da örnek verecek olursak: Gelir dağılımının adil olmadığı toplumlarda toplumsal barış bozulur, işsizlik ve kuraklığın olduğu yerde göç başlar…gibi. Yine Allah Kur’an’da eski kavimlerin yaptıklarını misal olarak verir: Onlar böyle böyle yapmışlar ve başlarına şunlar gelmiştir. Eğer siz de onlar gibi yaparsanız aynı akıbet sizi bekliyor, demek suretiyle toplumsal yasaya işaret etmektedir.

Her üç yasada da sebep-sonuç ilişkisi vardır ve evrenseldir. Fiziksel yasalarda insanın dahli yoktur. Fakat insanın çevreye verdiği zararlardan dolayı iklim değişiklikleri, küresel ısınma, ozon tabakasının incelmesi ve delinmesi gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir. Canlıların GDO’su ile oynamak suretiyle elde edilen ürünler, insanın veya canlıların gelişimine olumsuz katkı sağlaması biyolojik yasalarda da bir değişikliğe sebebiyet verebilir. İnsanın özgür iradesiyle yaptığı şeylerle oluşan toplumsal yasalar da değişmezdir. Mesela Allah, “Bir toplum kendini değiştirmediği müddetçe Allah hiçbir toplumu değiştirmez” buyurarak Allah’ın kanununda bir değişiklik bulamazsınız demektedir.

Kader; ölçü, plan, düzen, denge ve program demektir. Yani kaderden anlamamız gereken “Allah’ın evreni yaratırken bir plan ve ölçü çerçevesinde koyduğu kurallar bütünü” diyebiliriz. Yani yukarıda anlatmaya çalıştığım üç yasa kaderin ta kendisidir. Allah, “Ben evreni yaratırken bir ölçü koydum, bu düzen demektir. Siz de hayatınızı bir düzene koyun, bir plan ve program çerçevesinde hareket edin” demek istiyor. Yine Allah, “İnsanoğlunun başına gelenler kendi yapıp ettiklerinden demektedir. Kaderden anlamamız gereken budur. Durum bu iken depremde binamız yıkılır; kader deriz, maden ocağında göçük meydana gelir; kaderden kaçılmaz deriz, hız kurallarına uymadan ölümüne araç sürer, kaza yaparız; kader deriz. Evet depremlerin olması, maden ocaklarında göçüğün meydana gelmesi bir doğa olayı yani fiziksel yasanın bir gereğidir. Binanın yıkılması ve altında insanların kalması depreme dayanıklı ev yapmayışımızdandır. Yani insan eli değiyor burada. Öldüren deprem değil, çürük binalarımızdır. Allah, “Sağlam bina yapmazsanız o yaptığınız binanın altında kalırsınız” ölçüsünü koyuyor.

İnsanoğlu adam öldürür, hırsızlık yapar, cinsel istismarda bulunur, terör eylemlerine vs katılır…Bunların hepsi insanın özgür iradesiyle yaptıkları şeylerdir. Bu ve benzeri suçlarla hapishaneleri dolduran insanlara anlaşmışçasına kader mahkumu, kader kurbanı diyoruz. Allah’tan korkalım böyle derken. Suçu kadere yükleyen kader inancımız öbür dünyada yakamıza yapışır. Kimse yaptığı veya işlediği suçun cezasını kadere yüklemesin. Böyle diyenlere kader kadar başınıza taş düşsün diyesim geliyor. Hele kader kurbanı diye suç işleyen insanları hapisten kurtarmak için genel af ilan etmek veya bunu dillendirmek hakkaniyete uymaz. Suçlu mutlaka cezasını çekmelidir. Eğer suçlu affedilecek ise mağdur tarafların izni olmadan devletin affetme yetkisi yoktur, Meclisin de buna alet olmaması gerekir. Özellikle sorumluluk makamında olanların genel af veya kısmi af gibi sözleri ağzına bile almamalıdır.

Bazıları “Kaderimiz değişir mi” şeklinde soru sorar. Mübarek kaderini biliyor musun ki değişir mi diye soruyorsun. Kader dediğimiz şey, kendi yapıp ettiklerimizdir. Lütfen yaptığımız şeylerden dolayı kaderin arkasına sığınmayalım. İşe ilk önce günümüzde yaygın olan yanlış kader anlayışımızı düzeltmekle başlarsak taşlar yerli yerine oturur; hayatımız düzene girer, yaptığımız ve yapacağımız şeyler için tedbirler alırız.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.