İslam'ın yüz karası, düşmanın maskarası

Ramazan Yüce

Malumunuz dünyada halkı Müslüman olan ve resmi din olarak İslamiyet’i kabul eden ülke sayısı 63 tanedir. Bu ülkelerden 23 tanesi ırk bazında Arap olarak bilinmektedir. Ele almak istediğim bu konuda kastım halkı Müslüman ülkelerdir. İfade ederken İslam devletleri diye bahsedeceğim.

 

İslam ülkeleri arasında acaba İslam birliğini sağlamak mümkün mü? Ya da tek devlet olmaları sağlanabilir mi? İslam birliği sağlanamasa da tek devlet olamasalar da acaba dünyada cereyan eden olaylara karşı birlikte hareket etme imkanı olabilir mi? Zira Hristiyan birliği diyebileceğimiz AB var. Yahudilerin resmiyeti tartışmalı  olsa da kendilerine ait küçük bir devletleri var. Devletleri küçük ama dünyanın her bir tarafına yayılan ve dünya ekonomisine ve devletlere yön veren para babaları hep Yahudi olduğu için aynı bayrak altında yaşamasalar da İsrail'in büyümesi, gelişmesi için çaba sarf etmektedir her bir Yahudi. Budistlerin birlikteliği var, Konfüçyüs olanlar hakeza bir ve beraber olarak hareket etmektedir. Görünen o ki dünyada bölük-pörçük olan sadece Müslüman ülkeler var.

 

Birçok Müslüman’ın hayalinde ve idealinde İslam birliği var. Rahmetli Erbakan ömrü boyunca "İslam Birliği, İslam Ortak Pazarı..." diye dillendirdi durdu. Şimdilerde artık bu fikri savunan neredeyse kalmadı gibi. Peki, İslam birliği sağlanabilir mi? Görünen köye göre bu mümkün değil. Zira İslam ülkelerinin başında o ülkeleri yönetenlerin öyle bir derdi yok.

 

İslam ülkelerinin özellikle Arapların elindeki imkanlar başka devletlerde olsa dünyayı kilitlerler, adım attırmazlar, tüm dünyayı kendilerine bende yaparlar. Çünkü petrol, doğalgaz gibi yer altı ve yer üstü zenginliklerinin çoğu halkı Müslüman ülkelerde. Allah vermiş de vermiş bu ülkelere. Belki de İbrahim’in (as) yaptığı dua sayesinde nimetlerin en güzelini verdi bize Allah,  “Hani İbrahim: “Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah’a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır” demişti de (Allah: “Sadece inananları değil) inkâr edeni de az bir süre yararlandırır, sonra onu ateşin azabına uğratırım; ne kötü bir dönüştür o” demişti. (Bakara Suresi, 126) Nedense İslam ülkelerinde olan bu rızıktan bugün İslam ülkelerinin faydalanmasından ziyade Müslüman olmayanlar yararlanıyor. Başta Orta Doğu olmak üzere Müslüman ülkelerde kan ve gözyaşının eksik olmamasının temel nedeni oradaki yer altı kaynaklarından Batı ve ABD’nin elini çekmemesi yatmaktadır. Görünürde bağımsızlığın sembolü olan bayrakları ve sınırları olan İslam ülkelerinin kaynakları sömürgecilere peşkeş çekilmiş durumda. Hazine değerindeki kaynaklara sahip olan İslam ülkeleri ise bu peşkeş ve soygunlara seyirci kaldığı gibi kazandıkları paraları sömürgecilerin bankalarında tutmak suretiyle yine onlara para kazandırmaya devam ediyorlar. Çünkü iktidarda kalmaları sömürgeci devletleri beslemekten geçiyor. Yoksa ülkelerinin başında bir gün bile kalamazlar. Birinci Dünya Savaşı sonrasında kendilerine cetvelle çizilerek ulufe gibi dağıtılmıştır buralar. Emek sarf ederek elde etmemişlerdir. Hayırsız evladın babasının mirasını har vurup savurduğu gibi bunlar da servet ve malın içerisinde şaşaalı bir hayat yaşıyorlar. Müslümanlık gibi bir dertleri yok ki İslam birliği gibi bir tasaları olsun. Ne kendilerinde bir irade var, ne de gayret. Batı, “Oturun oturduğunuz yerde dese” adamlar yıllar yılı yerlerinden kalkamazlar. Yine ağa-babaları onlara, “İslam’ı terk edin dese” güle oynaya inkar yolunu seçecekler.

 

Şimdi de birilerinin kurmasıyla birlikte Suudi Arabistan’ın başını çektiği Körfez ülkeleri, yine bir körfez ülkesi olan Katar’a had bildirmeye kalkıyor. Yesinler sizin iradenizi! İslam’ın ve Müslümanların yüz karasısınız bilesiniz. Ortadoğu’nun başına gelenler Batı ve ABD’den ziyade sizin irade ortaya koyamayışınızdır, bu kişiliksiz siyasi iradesizlik sizde olduğu müddetçe daha birileri çok başınıza vurur. Sizden bırakın İslam birliğini beklemek bir halt olmaz, hiçbir cacık bile olmaz. Yanı başınızda ırktaş ve dindaş olduğunuz Suriye’deki kanı bile durduracak irade göstermeyen sizler yine ırktaş ve dindaşınız olan Katar’a yok yere had bildirmeye kalkıyorsunuz. Siz ancak birbirinize efelenir, efendilerinizin karşısında el pençe durur, süt dökmüş kedi gibi olursunuz.

 

Yazıklar olsun size! Yeter ki gölge etmeyin, sizin ihsanınızı da istemeyiz. Siz, İslam’ın ve Müslümanların olsa olsa yüz karası, düşmanların maskarası olursunuz. “Siz istemeseniz de Allah mutlaka nurunu tamamlayacaktır.” Er veya geç...Bu, böyle biline… 07/06/2017

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.