Birini ziyarete gittim. Ziyarete gittiğim kişi bir cenaze dolasıyla işyerine gelmede gecikti. Beklemeye koyuldum.
Benden sonra iki kişi daha geldi. Onların da randevusu varmış.
Bir müddet sonra ziyaret edeceğimiz kişi geldi. Hepimizi odasına aldı.
Beni onlara, onları bana tanıttı mekan sahibi. Selam kelam ve hal hatırdan sonra çaylarımızı yudumlarken mekan sahibi diğer iki kişiye yöneldi.
Bir tanesi holdingin çalışanı imiş. Yanında getirdiği kişiye referans olmuş, bu holdingin bir sektöründe çalışmak istiyormuş.
İşyeri sahibi cv'ni görebilir miyim dedi. Ben bugüne kadar hiç cv hazırlamadım. Bu tür görüşmelerde hep kendim anlattım dedi. İyi, anlat kendini dedi.
Uzun yıllar falan firmada çalıştım. O firmaya emek verdim. Bir akşam patron aradı. Yollarımızı ayırıyoruz dedi. Kısaca işime son verildi dedi.
Niye sorusuna, ben haksızlığa gelemem. Ondan dedi. Aramızda geçeni anlatayım mı diye yanındakine döndü. O anlatmadan referans sahibi sözü aldı. Bu biraz tutucu. İşyerinde çalışan bir kadın varmış. Kadınla çalışanlardan biri veya patron arasında bir gönül ilişkisi olmuş. (Bu faslı çok dinlemedim.) Sanırım bu ilişki ileri boyuta taşınmış. Bu tutucu arkadaş da "İlişkiyi sürdüreceksen, bundan çocuk yapma" demiş. İşte bu söz, çalıştığı yerden ilişkisinin kesilmesine sebep olmuş.
Memleketini sordu. Güneydoğu illerinden birini söyledi. O ilin meşhur bir ilçesinin adını vererek orasından mısın dedi. Allah korusun dedi. Niye böyle dedin sorusuna, "O ilçe var ya o ilçe. Bizim şehirde meydana gelen depremin merkez üssü idi. Depremden önce ilçede travestiler alenen gezmeye başlamıştı. Onlar azmıştı. Allah da verdi cezalarını" dedi.
Çaylarımızı yudumlarken travestiler yüzünden bir ilçe yerle bir olur mu? Bu, bir doğa dolayıdır. O il ve ilçe de deprem fay hattı üzerinde zaten dedim.
Travestiyi yabana atma. Gölcük depremi öncesinde de Kur'an'a neler yapıldı, üzerine oturuldu, Kur’an çiğnendi. Orada da o yüzden büyük deprem oldu açıklaması yapıldı.
Bu dedikleriniz şehir efsanesi. Kulaktan kulağa dolaşıyor böyle. Aslı astarı yok bunların dedim.
İkna edemedim tabi. Olur mu öyle şey dediler.
Dediğiniz gibiyse asrın felaketi denen son deprem hakkında ne dersiniz? Bildiğiniz gibi bu deprem dini hassasiyeti yüksek illerimizi vurdu. Özellikle Kahramanmaraş ve Adıyaman dindar ve mütedeyyin kimlikleriyle öne çıkan şehirler. Buna ne dersiniz dedim.
Olsun. Oralarda da bir şeyler yapılmıştır. Allah cezasını böyle verir dendi.
Konuyu uzatmadım. Ama kafamda bu konu takılı kaldı.
Buraya bir nokta koyup iş görüşmesinin sonucuna gelirsem, birbirlerinden pozitif enerji aldılar ve işe başlaması uygun görüldü. Yeni patron kaça çalışırsın dedi. Onu siz bilirsiniz. Ben bugüne kadar çalıştığım yerlerde hiç para konuşmadım dedi. Vedalaşıp ayrıldılar.
İş görüşmesinin olumlu geçmesinde, depremlerin neden olduğuna dair kanaatin etkili olup olmadığını bilmiyorum. Bana düşen, her iki tarafa da hayırlı olsun demektir. Yeni iş bulan tutucu olsa da gözlemlerime göre ona referans olan ve benim ziyaret ettiğim yeni patronun tutucu yönü yok. Hepsi fakülte mezunu olsa da deprem hakkındaki kanaatleri böyle. Yalnız üçünün de depremlerin işlenenler yüzünden bir ceza olduğuna dair kafaları tuttu. Ben yalnız kaldım her zaman bir başıma kaldığım gibi.
Görüşme bitse de kafam travestiler ve Kur’an’ı çiğneme yüzünden gerçekleştiğine inanılan depremlerde kaldı. Devam etsem, sayfam el vermeyecek. Kafamda takılı kalan bu konu üzerine ayrı bir yazı kaleme alayım inşallah.