Camilerdeki saf düzeni, bir boşluktan iki boşluğa çıkartılınca cami birden dolar oldu. Bundan dolayı bir defasında cuma namazını dışarıda kılmak zorunda kaldım. Eski kışlardan eser kalmasa da kış kıştır, işin ucunda üşümek de var deyip yer kapmak için camiye daha erken gitmeye başladım.
Girdim camiye. İmam vaaz veriyor. Konu da piyango bileti üzerineydi. “İstanbul’daki meşhur ablanın bayisinden bilet almak için uzun uzun kuyruklar oluşturuyorlar. Helal paranıza haram karıştırmayın. Bu, dinimizde haramdır…” şeklinde konuştu. O konuştu ben ve cemaat sessizce dinledik.
Ezanın ardından ilk sünneti kıldıktan sonra imam hutbe irat etmeye başladı. Elindeki hutbeyi okudu. Hutbe de içki üzerineydi. İçkinin zararları üzerine durdu.
Vaazı dinlediğim gibi hutbeyi de dinledim. Dinlerken de Adıyaman Kahta’da birlikte görev yaptığım meslektaşım Mahmut Orman aklıma geldi. Sessiz-sakin, kendi halinde, nur yüzlü meslektaşımın biraz da göbeği vardı. Kulakları çınlasın.
Mahmut Hocam, bir ilaç yazdırma veya mevsimsel bir hastalık dolayısıyla doktora gider. Doktor reçeteyi yazarken bir eliyle de Hocamızın göbeğine dokunur ve “İçkiyi biraz azalt” tavsiyesinde bulunur. İçkinin hiçbir türünü ağzına almamış Mahmut Hocam, doktora ne cevap verdi bilmiyorum ama anlatılır anlatılır gülerdik. Zaman zaman karşılaştığımız zaman kendisine “İçkiyi azalt” muhabbeti yapardık. Bereket, doktorun tavsiyesine uyup içkiyi azaltmak için içkiye başlamamış.
Bu anekdotu anlattıktan sonra sadede geleyim. Bu vaaz ve hutbeyi dinlediğim tarih, 25 Ocak. Yani yılbaşına altı gün kala. Belli ki vaaz ve hutbe konuları da yaklaşan yeni yıla uygun seçilmiş. Geçen yılın ve hatta önceki yılların son haftasının vaaz ve hutbeleri de kuvvetle muhtemel aynı konular üzerineydi. Anlamadığım, biz her yıl aralık ayının son haftasında bu konuları işlemek ve dinlemek zorunda mıyız? İçki sadece yılbaşında mı içiliyor? Müptelası için günlük çay içmek gibidir. Sabah-akşam içer. Bunun için illa yılbaşını beklemesi gerekmiyor. Üstelik bu yılbaşında tüm eğlence yerleri kapalı ve sokağa çıkma yasağı uygulaması vardı. İçecek olan, gündüzünden alıp evinde kafayı çekti. Aynı şekilde Milli Piyango bileti ve diğer şans oyunları sadece yılbaşında satışa sunulmuyor. Müşterileri her daim bu pazara para yatırıyor. Mevzubahis olan, 31 Aralıkta yapılacak çekiliş, büyük ikramiye olduğu için daha fazla dikkat çekiyor sanırım.
Bir diğer konu, ben ve o camiye gelenlerin kahir ekseriyeti, zannı galiple söylüyorum, ne Milli Piyango bileti alır ne de içki içer. En azından ben ne Milli Piyango bileti ne şans oyunlarına dair bir bilet aldım ne de içki içtim. Bilet alan veya içki içenler varsa çoğunluğu öyle zannediyorum, camide değiller. Eğer varlarsa da yıllardır yapılan vaaz ve hutbeler kendilerine tesir etmemiş, belli ki. Yani bir azınlığı temsil ediyorlar camide. Hasılı, hocamız, sözünü meclisten içeriye değil de dışarıya söyledi. İsterdim ki sözümüz hep meclisten içeriye olsun ki müstefit olalım. Hutbe ve vaazlarda sık başvurulan bu yöntemden vazgeçmek lazım diye düşünüyorum. Çünkü içki içmeyen çoğunluğa, içki içmeyin ve piyango bileti almayanlara almayın demektir bunun Türkçesi. Çünkü muhatapların çoğu camide yok. Bu, karanlıkta kaybolan iğnenin aydınlıkta aranmasına benzer. Bu da bir faydaya haiz değildir.
Cami imamımız ve bu hutbenin seçilmesinden okunmasına yetkili olan Diyanet, gerçekten bu ülkede Milli Piyango bileti satılmasın, içki içilmesin diyorlar ve halkımızı bu beladan kurtaralım istiyorlarsa, bir defa cami dışına çıkmalıdırlar. DİB Başkanı, yetkililerden randevu alarak piyangonun kaldırılması ve içki üretiminin olmaması gerektiğine dair yetkililere bir brifing vermeli ve bir talepte bulunmalıdır. Ha buna güç yetirilmedi mi, din görevlileri aralarında organize olacak ve bir plan dahilinde araziye çıkacak. Gidecekleri yerlerin başında piyango ve içki bayileri olmalı. Önce onlarla bir diyalog ortamı oluşturmalı. Aralarında oluşacak bu hukuktan sonra icra ettikleri işin vahameti onlara anlatılmalı. Yaptıkları bu işi bırakmaları karşılığında yeni ve farklı bir iş üzerine onlara alternatifler sunmalı. İlk müşterin de ben olurum demeli. Ardından bayiden içki alanlara ve meşhur abladan (imanın deyimiyle) bilet almak için kuyruğa girmiş olanlara usulünce öğüt vermeli. Ne kadar başarılı olurlar, devlet bu gelirden vazgeçer mi, içki içenler içmekten, bilet alanlar bilet almaktan vazgeçerler mi bilemiyorum. En azından bataklığı kurutma iradelerini göstermiş olurlar. Ardından da camiye gelip bu uğurda şu mücadeleyi verdik, şu kadar kişiyi piyango bileti almaktan ve bu kadar kişiyi içki içmekten vazgeçirdik, hutbesini okurlarsa inanın, can kulağıyla dinlerim. Zira çok büyük hizmet etmiş olurlar. Böyle yapmazlarsa, her sene aralık son hafta hutbesini piyango ve içkiye ayırırlar, bizler de dinler dururuz.
Not. Yeni yılın herkese hayırlar getirmesini dilerim. Bu yılda hutbe konularını seçerken Diyanetin, rutini yerine getiren, bizi uyutan, bol tekrarlı hutbe konularını terk edip gönüllere dokunan konularla karşımıza çıkmasını temenni ediyorum.