Kasım, Aralık derken 2017'yi bitirdik, Ocak ayına girdik. Ortalık yaz gününden kalmış günleri andırıyor. Ufukta havaların soğuması ve kar yağışı gözükmüyor. Neredeyse gömlekle çıkacağız dışarıya.
Havaların bu gidişatı hayra alamet mi? Ortalığın güllük-gülistan olması, Güneş'in hemen hemen kendini göstermesi, havaların aydınlık ve sıcak olması belki nefsimize hoş gelir. Ama ceremesini sanırım biz çekeceğiz. Çünkü yaşadığımız bu ılıman iklim, bize son yıllarda zaman zaman gündeme gelen küresel ısınmanın ayak sesleridir, kuzey kutbundaki buzulların erimeye devam etmesi demektir. Yeraltı sularının azalması ve tükenmesi demektir.
Ağaçlar neredeyse tomurcuklandı. Böyle giderse ocak çıkmadan ağaçlar çiçek açar. İçme suyu yönünden birçok ilimizde su sıkıntısı baş gösterirse hiç şaşırmam.
Yazdan kalma kışları yaşarken "Nerede o eski kışlar" dedirtiyor insana. Geçmişten kalan kışlardan bir kışı, en son geçen sene gördük. Doyasıya kışı yaşadık. Şimdi düşünüyorum da arka arkasına yağan ve günlerce kalkmayan kar, "Bu gördüğünüz kar, göreceğiniz en son kar. Bıkıp usanmadan görün, göreceğiniz kadar. Zira önümüzdeki sene veya ileriki yıllarda kolay kolay kar yüzü görmeyeceksiniz..." demek istemiş anlaşılan.
İşin garibi geçen sene yağan o kadar karın yeraltı sularına katkısı yüzde beşmiş. Eğer durum bu ise, gelecek yılların kışı da bu senenin kışı gibi olacaksa su kıtlığı kapıda demektir. Susuz hayat olur mu? Olmaz. Zira bizde 'Su hayat' demektir. Su olmadı mı hayat durur. Temizliğimizde sorunlar başlar. Meyve ve sebzeyi daha pahalı yeriz. Çünkü erkenden çiçek açan ağaçlar bir üşürse meyveyi mumla ararız bu sene. Tarım darbe yer. Çünkü ekilebilen arazilerimizin çoğunda sulama sistemimiz yok. Çoğu tarlanın ürün vermesi yağmur ve kara bağlı.
İklimlerin bu şekilde değişiklik göstermesi, düşmesi gereken yağışın düşmemesi de maalesef bizim eserimizdir. Kendi kendimizi boğazladığımız gibi dünyayı da yaşanmaz hale getirmişiz. Çünkü yeryüzünün dengesini bozan, fiziksel yasanın gereğini yapmayan, zararlı atıklarla dünyayı zehirleyen yine biziz. Çok hor kullandık dünyayı maalesef.
Ne yapıp ne edip adına küresel ısınma dedikleri bu ortamdan kurtulmanın, olmuyorsa en azından yavaşlatılması için doğaya karşı saygı bilincini aramızda yerleştirmemiz lazım. İnsanlık topyekûn bir seferberliğe hazırlansa iyi olur. Yoksa geleceğimizi ve çocuklarımızın yarınlarını yok etmiş oluruz. Çevre bilincini geliştirmeliyiz aramızda. Yoksa böyle giderse halimiz harap...
Biz büyükler günahkarız. Dünyayı yaşanmaz hale biz getirdik. Rabbim hayvanatın, nebatatın ve küçücük sabi ve sıbyanın masumluğuna umarım bol yağış verir. Hikmetinde sual olunmaz. Yine de Rabbim en iyisini bilir, Ümidimizi kesmedik, kesmeyeceğiz.