Önüme bir istatistik düştü. Ne derece doğru bilmiyorum. Piyasada her branşta mezun olmuş, öğretmenlik bekleyen o kadar mezunun olduğu göz önüne alınırsa istatistiğin gerçeği yansıttığı söylenebilir.
Bu istatistiğe göre öğretmen yetiştiren "Eğitim fakülteleri yarın kapatılmış olsa 20 yıllık atama ortalamasına göre atama havuzunda birikmiş öğretmen sayısı ile yeni mezuna ihtiyaç duymadan kaç yıl idare ederiz?" sorusuna cevap aranmış.
Çıkan sonuç şu: Beden eğitimi (19), biyoloji (18), coğrafya ve din kültürü (23), fen (10), fizik (15), ilköğretim matematik (6), İHL meslek dersleri (97), İngilizce (5), kimya (14), lise matematik ve sosyal bilgiler (16), okul öncesi (17), rehberlik (12), sınıf öğretmenliği (2), tarih (42), edebiyat (30), Türkçe (9) yıl.
Bu durumda sınıf öğretmenliği dışında tüm branşlara yakın, orta ve uzak vadede ihtiyaç yok. Mevcut mezunları eritmek için kaç yıl gerekiyor?
Bu durum insan iş gücümüzü iyi planlayamadığımızın ve gençliğin hayallerini yok ettiğimizin bir göstergesi.
Bir ülke kendi insanına ve gencine kötülük yapmak istese, bunun için didinse, inanın, bu istatistik sonucunu ortaya koyamaz. Bunu ancak bizim ülkemiz yapar. Ki bu istatistik sonucunu elde etmek için YÖK, üniversiteler ve devletin ilgili organ ve yetkilileri çok uğraştı.
Öğretmenlik branşlarının çoğunda ihtiyaç olmadığı halde birinci öğretimin yanında ikinci öğretimler açıldı ve bir fabrikanın seri üretimi gibi yıllar yılı mezun verdiler. Mezun ettiklerini dışarı saldılar.
Bu kadar mezun verdikten sonra YÖK ikinci öğretimleri kapamayı yeni akıl etti.
Her ile bir ve birden fazla olacak şekilde mantar birer gibi üniversiteler açıldı.
Öncesinde ne işe yarayacaksa, hangi akla hizmet ise liseler zorunlu eğitim kapsamına alındı.
Madem ki liseyi okuyacağım. Bari bir de üniversite okuyayım dedi gençler.
Tercih edilmediğinden dolayı birçok bölüm dolmadı. Ama biz inadına bu bölümleri açık tutmaya, yenisini açmaya devam ettik.
Bugün öğrencisi yok diye bazı bölümleri kapatmaya kalksak buralara alınan öğretim üyeleri ne olacak?
Görünen o ki bilerek veya bilmeyerek eğitim ve öğretimin anasını ağlattık. Ağlamakla kalmadık, kibrit suyu döktük.
Mezun veriyoruz ama iş veremiyoruz. Çünkü istihdam alanı yok.
Piyasada her yıl atanmak için sınava giren üniversite bitirmiş milyonlar var.
Bütün bu okumuş işsizler maalesef bizim eserimiz.
24-25 yaşında bir öğretmenlik branşını bitiren bir genç bu yaştan sonra ne yapar ne eder? Kamuda veya özel sektör okullarında iş bulamayanları ne sanayi işe alır ne de bu gençler oralarda çalışabilir.
Bizim bu yaptığımız, kaç neslin umutlarını yok etmek ve tüketmektir. Herkesi lise ve üniversite mezunu yapacağız, istatistiklerde lise ve üniversite mezun sayısı çok gözükecek iştah ve süksemizin, 18 yaş işsizliğini 25 yaşa ötelemenin bir sonucudur.
Gelinen nokta şudur ki bugün okumamak okumaktan daha iyidir. Okuyup diplomalı işsiz olmaktansa, okumayıp ilköğretimden sonra bir meslek sahibi olmak en güzelidir. Kim böyle yaparsa kendini ve geleceğini kurtarmış olur. Geleceğine de güvenle bakar ve hayalleri olur. Bugün öğretmenlik bitirenlerin artık bir hayalleri olmadığı gibi geleceğe umutla bakacak bir gelecekleri bile yok.
Öğretmenlik branşında durum bu. Ya diğer bölümlerde durum nasıl? Öyle zannediyorum tıp fakülteleri dışında hepsi aynı. Bol mezun ve işsizlik.