Bizde futbol ve siyaset bir tutku dense yeridir. Sezon boyunca yediden yetmişe futbol konuşur; seçim olsun, olmasın siyaset yaparız. Futbolun kulüpleri, siyasetin de partileri olur. Her ikisi de dernekler yasasına tabidir. Olağanüstü bir seçim kararı alınmamışsa dört yılda bir seçimleri olur, başkan ve yönetimini seçer. Her ikisinin de fanatikleri vardır.
Her hafta oynanan futbol maçına yaz-kış, soğuk-sıcak, gece-gündüz demeden sürekli giden taraftarları vardır. Maça gidemeyen şifreli kanaldan maçı izler. Ardından özetlerine bakar, pozisyonları değerlendirir. Hafta boyunca maçın kritiğini yapar, hakemi eleştirir. Kulüpler etine-buduna, gücüne göre bir hedef belirler. Kimi şampiyonluğu, kimi küme düşmemeyi, kimi de üst sıralarda tutunmayı hedefler. Şampiyonlar ligine veya Avrupa kupalarına katılma yine hedefleri arasındadır. Takım galip gelirse yönetimle taraftar arasında bir uyum olur. Takım sürekli mağlup olur, işler yolunda gitmezse daha statta iken seyirci, "Yönetim istifa!" protestosunu yapar. Başkan ve yönetim, ara dönemde ek transfer yapmak, teknik direktörü değiştirmek gibi yollara başvurur. Gerekirse uygun bir zamanda kulübü olağanüstü kurultaya götürür. Ya yeniden aday olur, ya da kulübü yönetecek aday çıkmasını ister. Seçilirse güven tazelemiş, kaybederse kulübe taze bir kan, yeni bir soluk gelmiş olur. Türkiye'nin ezeli kulüplerinden biri dışında kulüplerin çoğunda başkan ve yönetim başarısızlık gibi nedenlerle genelde değişir.
Takımların bağlı bulunduğu yasalara göre yönetilen siyasi partilerde ise başarılı olsun veya olmasın, istersen girdiği tüm seçimleri kaybetsin kolay kolay genel başkan değişmez. Olağan veya olağanüstü ne kadar kurultay yapılırsa yapılsın, durum aynıdır. Başkana sınırsız yetki veren bu siyasi partiler yasası olduğu, delege sistemi değişmediği, başarısızlık sonucunda olması gereken istifa mekanizması olmadığı müddetçe dünya bir araya gelse başkan değiştirilemez. Kiminde aday çıkmaz/çıkarılmaz, kiminde çıkarsa da kazanamaz. Ancak konu mankeni olur. Sonuç, mevcut genel başkan yoluna devam eder. Başkan delegesinden, delege ise başkanından memnundur. Kime ne? Çekemeyen hasetçiler çatlasın! Öyle değil mi diyebilirsiniz. Ne diyelim? Allah sevgilerini ve memnuniyetlerini artırsın.
Futbol kulüpleri ile siyasi partilerin kıyaslanması bile abestir. Çünkü futbol izleyenlere seyir zevki veren bir spordur, olsa da olur olmasa da. Hayatın vazgeçilmezi değildir. Geçmişte amatörce oynanan bu futbol, şimdilerde profesyonel bir şekilde yapılmakta ve büyük paralar dönmekte. Siyaset ve siyasi partiler ise demokrasinin ve ülke yönetiminin vazgeçilmezidir. Olmazsa olmazımızdır. Ama nedense spor kulüplerindeki başarıya endeksli başkan ve yönetim değişimi, siyasi partilerde ara ki bulasın. Halbuki siyaset bir vitrin işidir, kendini ve zihniyetini pazarlama sanatıdır. İktidar olmak için yapılır. Kaç tane seçime girdiği halde koltuğu bırakmayan ve her defasında yüksek oyla seçilen genel başkanları görünce akıl havsalam almıyor. Seçen delege ne diye seçiyor? Başarısını bir türlü kaç seçim gösteremeyen genel başkan niye aday olur? Haydi koltuk kişiye itibar kazandırır, insan kolay kolay bırakamaz diyelim. Çoluğu-çocuğu, eşi-dostu “Zorla güzellik olmuyor, bu kadar başarısızlık yeter artık! El âlemin yüzüne bakamaz olduk” da mı demiyor.
Unutmayalım ki bu ülkenin iktidarı ne kadar önemliyse ana muhalefeti ve muhalefeti de bir o kadar önemlidir. İktidar olan parti, muhalefetin nefesini arkasında hissetmeli. Muhalefet ise iktidarın hatalarına yapıcı muhalefet yaparak kendisini iktidar adayı olarak pazarlamayı bilmeli. Eğer bu iş böyle yapılmayacaksa bu ülke, “Yenilen pehlivan güreşe doymaz” misali iktidar-muhalefet hiç değişmeden yoluna devam eder. Benden söylemesi. Ki benim için hava hoş!